donderdag 14 mei 2015

Işığın Savaşçıları



Geçmişinde iç savaşları barındıran bir şehir olan Dnipropetrovsk, özellikle 2014'ün Nisan ayından bugüne dek savaşlarla çalkalanan bir ülkenin şehri. Tarihte futbol ve savaşın iç içe olduğu, hatta birbiri ile alakalı olduğu çeşitli örnekler mevcut. En net örnek Yugoslavya'da başlayan savaşa sebep olan Dinamo Zagreb - Kızılyıldız maçıdır örnek olarak. Zeljko ''Arkan'' Joksimovic'in hangi tribünlerden geldiği ve savaşta ne rol oynadığı savaşa biraz merak salanın malumudur.

Ukrayna bu sezon futbolda da bu savaştan etkilendi. Yanukoviç'in Rus rejimine yakın tutumuna karşı isyan çıkaran ve onu indiren halk, ülkede rejim değişimine yol açtı. Batı ülkelerine daha yakın bir tutum içinde olan bir hükümet gelince de bu kez Ukrayna'nın doğu (ve kısmen güney) kesimlerinde yeni rejime karşı bir tutum sergilenmeye başladı. Bunun neticesinde de Kırım bölgesi Ukrayna'dan ayrılıp Ruslara dahil olmak gibi bir tercih kullanmak istedi. Donbass bölgesinde, yani Donetsk'in içinde bulunduğu doğu kısmında da yeni rejime karşı ayaklanmalar ve Ruslar lehine tutumlar sergilenmeye başlandı. 



Özellikle Donbass bölgesini etki alanına alan ve Shakhtar Donetsk'i adeta sürgüne yollayan (statları delik deşik edildi) bu savaşın etkileri Donetsk'te yaşanan ''katliam'' ile doruk noktasına çıktı. Zaten güvende olmayan ve sportif müsabakalara izin verilmeyen bir bölgeden bahsediyoruz. Donetsk'te (bilerek) düşürülen uçak yolcu uçağı çıkınca 200'e yakın insanın ölümü ile sonuçlanan bir ''katliam'' demek bu olayı özetleyebilir aslında bir yerde. Odesa, Dnipropetrovsk gibi savaştan görece daha az etkilenen şehirlerde bile UEFA müsabakalarının oynanmasına izin verilmedi. Ve tıpkı Shakhtar Donetsk gibi Dnipro Dnipropetrovsk da ülkenin sakin olan batısına gitmek zorunda kaldı...

Buradan yeni bir hikaye doğdu. Aslında bu hikayeyi düşünürken gruplara dönüp akılları tazelemek lazım...

11 Aralık 2014, yer Bakü Tevfik Bahramov Stadı. Son maçlar Karabağ-Inter ve Dnipro-St. Etienne'di. Grupta puan durumu son maçlar oynanmadan şu şekildeydi.

Inter : 11 puan
Karabağ : 5 puan
St. Etienne : 5 puan
Dnipro : 4 puan

Beraberliğin dahi Dnipro'ya yetmeyeceği, kazanıp Karabağ'ın kazanamamasını bekleyeceği bir ortamdı. Dnipro son dakikalara 1-0 önde giriyordu ve en iyi yaptığı şeyi yapıp savunma yerleşimine oturup rakibe topu bırakıyordu. Bir yandan da kulaklar Azerbaycan'daydı. Dnipro rakibi kilitledi ama soğuk duş etkisi yaratan bir haber alıyordu...

Karabağ son saniyelerde öne geçiyordu Inter karşısında. Ancak soğuk duş etkisi yerini saniyeler sonra büyük bir sevince bırakıyordu. Çünkü net bir şekilde ofsayt olmayan Karabağ golünü hakemler ''ofsayt'' diyerek saymayınca Karabağ yerine Dnipro, bir hakem hatası ile üst tur gördü. İşte o noktadan sonra ''beceri'' konuşmaya başladı...



Teknik direktör Miron Markevich 64 yaşında ve kariyer bilançosunda ''Karpaty Lviv'' görmekten geçilmiyor. Oyunculuk dönemi bir yana, teknik adam olarak tam 3 kez Karpaty'de çalıştı. Ancak gerçek ismini Metalist Kharkiv döneminde duyurdu. İyi bir savunma organizasyonu oturtan, Papa Gueye'ye liderlik veren ve hücumda kulüp kahramanı Marko Devic dışında Güney Amerikalı oyunculara güvenip çok etkili bir hızlı hücum oyunu oynatan Markevich, o dönem takımını Ukrayna'nın zirve takımlarından biri yaptı. Ve Metalist'in hala Avrupa'da bulunmasına sebep oldu bir yerde. 2010 yılında Ukrayna Milli Takımı'nın başına geçen Markevich aynı yıl o görevi bıraktı. Yaklaşık bir 3-4 yıl da ''yattı''. Sonrasında Dnipro'ya geldi ve 2014 yılından bu yana orada. Sıra artık ''net hedef'' yapmaya gelmişti...

Markevich sonunda muradına erip Gueye'yi Dnipro'ya da getirdi. Bunu iki ay evvel yaptığı için bu yıl Avrupa Ligi serüveninde ondan yararlanamadı. Gueye aşkı onu milli takımda bulunduğu dönemde ''Gueye'yi devşirme'' fikrine dek sürükledi. Devşirebilecek kadar kalmadı görevde, o ayrı. Onun yerine başka kahramanlar ayaklandı. Kaptan Rotan, takımın ''demir kilit'' tiplemesi Jaba Kankava, geri ikilide Cheberyachko ve Douglas bazı örnekler. Önemli hücum silahlarından Roman Zozulya sezonu kapatınca bile sıkıntı çekmediler. Sahneye bu kez Oleg Shakhov çıktı ve Brugge eşleşmesindeki tek golü atıp yarı finali getiren adam oldu. Ajax eşleşmesi ve Napoli deplasmanında yıldızlaşan kaleci Denis Boyko, performansı ile Dortmund'un radarına giren sağ bek Artem Fedetskiy ve Napoli'ye iki maçta da gol atıp turu getiren Yevhen Seleznov, hepsi önemli roller oynadı. Yevhen Konoplyanka'nın Amsterdam Arena'da hiç ortalarda görünmeyip uzatmalarda tek bir hamleyle turu almasını saymıyorum bile... (yazar Ajax taraftarı olduğu için saymak da istemiyor aslında)



Bu oyuncuların hepsinin dönem dönem yıldızlaşmasının tek sebebi düzen takımı olmaları. Birey birey baktığında belki de harbiden yeteneği ile dikkat çeken 2-3 oyuncu var. Biri de Konoplyanka mesela. Ancak Markevich'in düzeni çok şeyi çözmeye yetti. Sahanın özellikle kendi açılarından ilk 50-60 metresinde mutlak hakimiyet amaçlayan, bu nedenle de kalabalık kurulmuş bir orta sahaya sahip olan bir takım. Merkezi son derece iyi kapatıp rakiplerini bu şekilde kanatlara püskürten, kanat ortalarına zorlayan ve o ortalarda iki stoperinin inanılmaz etkileyici olan hava hakimiyetine güvenen bir takım. Napoli'nin pozisyonları genelde Dnipro'nun risk aldığı ve kendi kalesinden uzakta oynadığı dakikalarda bulması, Dnipro kapandığında ise kenar ortalarıyla sadece stoperleri alıştırması tesadüf değil. Üstelik Markevich Metalist döneminin aksine bu kez ileride uzun boylu, fizik gücü inanılmaz yüksek olan net bir 9 numara ile oynamayı tercih etti. Bu ''rötuş'', onun ileride top tutup takımın boyunu kısaltabilmesi ve hızlı hücumlara da daha tehditkar çıkmasını sağladı. Bu santrfor genelde alan açma meziyetine de sahipti. Bakınız, Yevhen Seleznov. X-faktör oldu Dnipro'nun bu yürüyüşünde... ve Miron Markevich Ukrayna tarihinde Avrupa finali gören ilk Ukraynalı teknik direktör oldu. (Sovyet döneminde Kiev ile aynı gurura ulaşan Valeriy Lobanovskiy'i tabii ki unutmadık, ancak kastım bağımsızlıktan sonraki süreç)

Ancak Dnipro'nun bu yürüyüşünü özel kılan şey elbette sadece Markevich'in oturttuğu, Avrupa Ligi seviyesinde şahane olan savunmaya dayalı oyun düzeni değil. Bu takım mali sıkıntılarla boğuşarak buralara geldi. Örnek olarak yeni transfer Egidio'nun bir süre para alamadıktan sonra adeta kaçtığını hatırlatmak mümkün. Bu sezon evinde hiçbir Avrupa maçını oynayamayan, hep Kiev'e gitmek zorunda olan ve son maç hariç genelde yer yer boşluklar barındıran bir statta oynayan bir takım Dnipro. Kiev ile Dnipropetrovsk arasında hemen hemen 400 kilometre var, akıllarda bulunmalı. Savaştan kaçan bir takım. Halkın, savaş yüzünden ya sevdiklerini kaybeden, ya da her gün güvenliğinden endişe edip stres içinde yaşayan bir halkı simgeleyen bir takım oldular. Sonu da efsanevi oldu...



Geniş bütçeli bir takım olmadılar hiç. Karşılarındaki takımın Higuain'e verdiği paraya onlar takım kurdu mesela. Ancak bunların bir yere dek önemi vardı. Miron Markevich'in ağzından, hemen maçtan sonra çıkan bir söz aslında her şeyi özetliyordu.

''Biz bugün halk için oynadık. Özellikle de terör karşıtı operasyonlarda bulunan çocuklar için oynadık''

Golü atan Yevhen Seleznov'un doğduğu şehir olan ''Makiivka'', Rus işgalciler tarafından işgal edilmiş durumda. Rusça konuşan ve Ruslara yakın bir tavır içinde olan coğrafyanın şehri aynı zamanda. Ancak Ukrayna'nın ''batıya açılan kapısı'' olan başkenti, anti-Rus rejiminin baskın olduğu Kiev'de kapalı gişe oynadılar yarı finali, ve o şehirde de finale yürüdüler. UEFA Avrupa Ligi'nin UEFA Kupası adı altında oynandığı dönemi de dahil edersek en anlamlı hikayelerinden biri olduğu aşikar. Statsız, belirsizlikle dolu bir yurdun içinde. Peri masalı demeyeyim de buna yakın bir şey olduğuna inancım tam. Sonu kupa olur mu yoksa artık turnuvanın adını ''UEFA Sevilla Ligi'' olarak değiştirtmek üzere olan Sevilla'ya mı kaybederler, orası belirsiz. Ancak sonuna kadar mücadele edecekleri, rakibi zorlayacakları benim için sarih. Kazanamasalar bile onlar halkı geçici de olsa bir araya getirip aynı amaç için sevinmeye iten kahramanlar oldular. Savaş içinde ülke adına bir parıltı, bir ışık oldular. Lakaplarının da ifade ettiği gibi. ''Işığın savaşçıları'' oldular...


''Ey Ukrayna, faniler seni selamlıyor''

dipnot : bu serüvenden pek hoşlaşmayan bazıları da ruslar çıktı. dnipro'nun ''turnuvanın saygınlığını sarstığını'' iddia eden bir spikere dahi rastlamak mümkündü. sezon özelinde konuşayım. kedi-ciğer mi demiştiniz?

oğuzhan oğuz
@oguzhann10

Geen opmerkingen:

Een reactie posten