maandag 29 juni 2015

diego ribas | bir büyük soru işareti


geldiğinde bayağı büyük bir misyon yüklenmişti ki ben de açıkçası bu misyonu yükleyenlerden biriydim. sebebi ersun yanal'ın ona uygun bir düzeni bulma ihtimali ve o inanılmaz tek düze, bilek becerisi ve yetenek düzeyi minimum olan takıma birden ilaç gibi gelme ihtimaliydi belki de. şöyle düşünün. adamın biri yaklaşık olarak 10 yıldır yıkanamıyor ve birden biri ona duşun yolunu gösterip eline de hacı şakir for men veriyor. öyleydi durum, yeteneğe hasretti taraftar ve sorgu sual olmadan çoğumuz diego transferine sevinmiştik.

ersun yanal'ın 4-1-2-1-2 girişimleri 2-3 maçtan sonra yerin dibine sokulmuştu ki bu bile kamuoyu tutarsızlığının kanıtıydı. diego'dan en iyi verim alınacak düzen oydu ve doğru oyuncularla oynandığı takdirde inanılmaz işlevseldi. neyse, sabır gösterilmedi ve belli sıkıntılar da yaşandı kapalı kapılar ardında. yerine diego'yu iki yönlü orta saha oyuncusu sanıp ondan merkezdeki ikiliyi tamamlayıp iyi savunma yapmasını bekleyen bir teknik adam geldi göreve. ben hayatımda böyle büyük bir futbol katliamı görmedim. diego'yu böyle bir oyuncu sanması demek 3 tane yanaşmayan, savunma etkinliği bek takibi (bir yere dek) sınırlı oyuncu ile ileride oynamak demek. 3 forvetin arkasına 3.orta saha misyonu ile diego'yu yerleştirirsen sonu bu olur.


Şurada ilk baskıdan Galatasaray topu çıkarır çıkarmaz 5 Fenerbahçeli oyundan düşüyor ve daire içindeki oyuncu topu rahatça kullanabiliyor. Allahtan topu alan oyuncu meziyeti işin o kısmında olmayan Umut Bulut'tu.


Geçiş oyununu savunamamakla kalmayıp seken topu da alamayan ve doğru yerleşemeyen Fenerbahçe bu sayede sekeni Selçuk İnan'a verip şutu attırıyor. İyi ki Volkan formdaydı.

sözün özü şu. diego'yu merkezdeki üçüncü oyuncu olarak kullanacaksan geçişte en azından 2 kişi ile savunabilmek ve sekenlere hakim olabilmek için üçüncü bir orta saha oyuncusuna ihtiyacın var. topal da hücumdayken stoperlere çok yaklaştığı için diego olunca merkezde tek kalıyorsun, bu yüzden o ikinci oyuncu lazım. ya da çok üst düzey bir kanat oyuncusu olmalı ki hem skor-asist anlamında ciddi katkı yapacak, hem de bu saydığım işlerde ortalama üstü katkı verecek. jose mourinho'nun ramires'i ve hatta willian'ı evirmesi de sırf bu yüzdendir. lakin burada fenerbahçe kadrosunda bu işi yapmaya en uygun oyuncu olan alper potuk'u kullandığınızda yeni bir sıkıntı meydana geliyor. GOLÜ KİM ATACAK?

daha doğrusu ceza sahasında dikkati kim dağıtacak. terste sow ile bu sorunu çözersin, eyvallah, bu bir opsiyondur. lakin elzem olan ''kenar yaratıcısı'' profiline uyan nani'yi transfer ettiğin takdirde bu taca çıkacak. nani gibi işi daha çok ceza sahası dışında oynamayı seven, sol kenardan gelecek ortalarda arka direk koşusu yapıp yapmayacağına güven olmayan bir oyuncuyu dengelemek ve ceza sahasına en azından 3 oyuncu ile atak yapabilmek için tersinde mutlaka forvet nitelikli bir oyuncu kullanmak zorundasın. bu da mevcut kadroda yine moussa sow oluyor. bu kez de yine aynı soru hortluyor. nani-santrfor-sow'un arkasına diego'yu koymak ve savunma yapamamak.

futbolda rakamların sahaya başlangıç yerleşiminde önemi yok, anlık durumlarda ve pozisyon değerlendirmelerinde önemi var. benim için önemli olan 3-4-3/4-3-3/4-2-3-1 değil, ceza sahasına sol ya da sağdan orta yapıldığında kaç kişi ile girdiğin ve sekeni kaç kişi ile almaya çalıştığın. bir zamanlar bir mevzu için çek cumhuriyeti'nin maç kayıtlarını izlerken yüksek sesle teknik adamın sekeni kaç kişi ile almaya çalıştığını sorguluyordum. öyle takıntılarım var çünkü bu sana direkt olarak kontra atak ile dönebilir, dönmese bile oyun hakimiyeti kurman ve rakip savunmanın üstündeki baskıyı arttırmanı engeller. tabii kötü yaparsan. baskı kurmak ve hakim olmak karşındakiyi hataya zorlar, bu gündelik hayatta da böyledir. bu hesabı yapmam bu yüzden.

e peki nasıl kullanacağız? bunu vitor hoca belirleyecek. porto döneminde yaptığı gibi orta üçlüyü (inanılmaz sert ve alan disiplini avrupa'nın en üst düzeyinde olan bir üçlüydü) bozmadan james'i sağa attığı gibi diego'yu da sol ya da sağ kenara atabilir. yeri geldiğinde üçlünün önüne atıp iki net forvetle oynayabilir ve bu şekilde ceza sahası hakimiyetini sağlayabilir. bu durumda bekleri karşılamak da iç oyuncularına düşüyor ve oraya iki adet yorulmayan insan gerekli, mümkünse ''ciğersiz'' adledilebilecek. ersun yanal geçtiğimiz sezon bunun planlarını yapıyor ve sheffield maçında özellikle belli ediyordu, belki kulağa küpe olur. ya da yine geçtiğimiz sezonki kısırlık ve ''1-0 olsun bizim olsun'' mantığı içerisinde her gün dillendirdiğim gibi kenarda alper'i oynatıp merkezde diego'yu kullanmak. 

diego varken neden iki forvet? çünkü diego'nun vereceği gol katkısına inanmıyorum.asistan olarak ise ondan iyisi yok. aldığı istikrarsız sürelerde bile inanılmaz bir asist ve ''key pass'' (son şut öncesi pas) istatistiği tutturdu. ceza sahasına düzenli koşu yapıp kenar ortası kovalaması ve bitirici noktada etkin olmasını çok beklemiyorum. moussa sow kanattan da olsa sezonda 15-20 gol getirme potansiyeli (ve işlevine) sahip bir adam, bu açık başka nasıl kapanacak? 

kafamdaki soru işaretleri bunlardı. bakalım bu sorunsalları çözüp diego'yu nasıl monte edecek pereira. ceza sahası içindeki oyuncu adedine neden takık olduğumu da anlatıp kapatayım konuyu. rakip ceza sahasında 1-2 kişi ile bulunursan rakip 4 oyuncu ile seni savunmadığı noktalara daha çok odaklanıp ilk topu alır. ya da markaj dikkatini daha iyi dağıtır kısa sürede olsa bile. ama 4 kişi ile oraya girmek farklıdır, dışına da iyi yerleşirsen ablukaya alırsın. sonuç? teslim ol ve gözaltı. selametle.

oğuzhan




woensdag 17 juni 2015

21 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası 2015

Ön Tanıtım ve Turnuva Statüsü

21 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası, 17.06.2015 tarihinde Çek Cumhuriyeti'nde start alacak. Sayısız takım önce grup aşamalarında ter döktü. 16 takıma kadar indirgenen ekipler, play-off'ta ölüm kalım mücadelesi verdi ve 8 tanesi bu özel şampiyonaya katılmaya hak kazandı. Açıkçası 8 takımlı bir turnuva, Avrupa gibi futbolun beşiği diyebileceğimiz bir kıtaya yavanmış gibi gözükse de daha elit ve çetin bir organizasyonu da beraberinde getiriyor. Turnuvada oynayan tüm oynayan oyuncular 21 yaşın altında değil, hatta çoğu değil diyebilirsiniz. Elemelerin başladığı tarih baz alındığı için böyle bir karışıklık söz konusu ve 23 yaşından 'gün alan' oyuncular bile mevcut. Biraz da bu turnuvanın önemini ve geçmişini değerlendirip, bir arada ele almadan önce en önemli detaylardan birini es geçmeyelim. Dörderli iki gruptan oluşan turnuvada ilk 2'ye giren takımlar, yani yarı finalistler aynı zaman 2016 Olimpyatları'na katılma hakkını da ele geçirecekler. İki grubun üçüncüsü ise play-off oynayarak son bileti kapmaya çalışacak.

A Grubu: Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Almanya, Sırbistan.

B Grubu: İngiltere, İtalya, Portekiz, İsveç.

Son Turnuva

2013'te İsrail'de düzenlenen turnuvada maç kaçırmamıştım. U21 hakikaten çok farklı bir seviye. Şampiyonlar Ligi çeyrek finalleri tadında geçtiğini, 3. sıranın Olimpiyat vizesi için bir umut olmasından dolayı son ana kadar mücadelenin sürdüğünü belirteyim. 2013'te Italya, Norveç, İsrail ve İngiltere'den oluşan A Grubu'nda İtalya ve Norveç ilk 2 sırayı alırken, İngiltere 0 puan ile çok sağlam patlamıştı. İngiltere kadrosu çok sağlam olmasa da ismi 3-4 puan toplar gibi geliyor insana. Verratti, Immobile, Gabbiadini, Borini ve Destro gibi yıldızlara sahip İtalya grubu domine etmeyi başarmıştı. Diğer grup ise İspanya, Hollanda, Almanya ve Rusya'dan oluşuyordu. Sıralama aynen bu şekilde oldu. Adaletsiz İspanya kadrosu (bkz. De Gea, Thiago, Tello, Isco, Morata, Muniain, Koke, Carvajal...) tulum çıkardı. Ardından gelen takım ise şu andaki milli takım jenerasyonunu bu turnuva sayesinde netleştiren Hollanda. (Blind, Indi, De Vrij, Clasie, Depay vb.). Çok kaliteli bir kadroyla gelmeyen Almanya ve Dzagoev harici bir yıldızı bulunmayan Rusya, turnuvaya veda etti.

Yarı finalde İspanya Norveç'i 3-0, İtalya da Hollanda'yı 1-0 ile geçti. Final ise unutulmazlar arasındaki yerini çoktan aldı. Turnuvanın açık ara en kaliteli iki kadrosunu karşı karşıya getiren finalde Thiago Alcantara'nın şahsi şovunu izledik. Thiago'nun 6, 31 ve 38. dakikalarda yaptığı hat-trick ile ilk yarıyı 3-1 önde kapatan İspanya, turnuvanın en iyi 2. oyuncusu Isco'nun penaltı golüyle rahatladı ve maçı 4-2 kazanarak şampiyon oldu. Immobile ve Borini'nin attığı goller İtalya'ya şampiyonluk adına yetmese de, ileride isimlerinden fazlasıyla söz ettirecek bir oyuncu grubunun tecrübe kazanması adına eşsiz bir turnuvayı geride bıraktılar.

Geçmiş turnuvalar ve çıkan yıldızlar

Geçmiş turnuvaları şu oldu, bu oldu şeklinde anlatmak manasız. Ancak turnuvada parlayan oyuncuları, bir başka deyişle 'Altın Ayakkabı' ödülünü kazanan oyuncuları paylaşarak turnuvanın önemini kavramanızı yeğlerim. 1978’de Vahid Halilhodzic, 1980’de Anatoli Demianenko, 1982’de Rudi Völler, 1984’te Mark Hateley, 1986’da Manuel Sanchis, 1988’de Laurent Blanc, 1990’da Davor Suker, 1992’de Renato Buso, 1994’te Luis Figo, 1996’da Fabio Cannavaro, 1998’de Francesc Arnau, 2000’de Andrea Pirlo, 2002’de Petr Cech, 2004’te Alberto Gilardino, 2006’da Klaas Jan Huntelaar, 2007’de Royston Drenthe, 2009’da Marcus Berg, 2011’de Juan Mata, 2013’te Thiago Alcantara; bu önemli organizasyonda 'en değerli oyuncu' unvanına layık görüldü. Bence isimler konuşsun, biz susalım.

Türkiye'nin karnesi

Irmağının akışına ölürüm Türkiyem, Türkiye'miz... Yalnızca 2000 senesinde Slovakya'da düzenlenen organizasyonda yer almayı başarabildik. Nihat Kahveci, Yıldıray Baştürk ve Ahmet Dursun haricinde çok fazla hatrı sayılır oyuncuyu barındırmayan ekibimiz, Polonya'yı 2-1 ve 1-0'lık mücadelelerin sonucunda play-off aşamasında saf dışı bırakarak 8 takım arasına adını yazdırmıştı. Daha sonra ev sahibi Slovakya, İngiltere ve İtalya ile aynı gruba düşen Milliler, ziyadesiyle üzdü. Lampard'li İngiltere'den 6, Pirlo'lu İtalya'dan 3 ve Mintal'li Slovakya'dan 2 gol yiyen Milliler, grubu puansız tamamlayıp vatana dönmüştü.


Takım Analizleri

A GRUBU

ÇEK CUMHURİYETİ

Kadro

Kaleciler: Tomas Koubek (Hradec Kralove), Jiri Pavlenka (Ostrava), Michal Reichl (Olomouc).

Savunma: Jan Baranek (Plzen), Jakub Brabec (Sparta), Tomas Holes (Hradec Kralove), Jakub Jugas (Brno), Roman Polom (Dukla Praha), Matej Hanousek (Dukla Praha), Matej Hybs (Jihlava), Tomas Kalas (Chelsea), Pavel Kaderabek (Sparta Praha).

Orta saha: Martin Frydek (Liberec), David Houska (Olomouc), Ladislav Takacs (Teplice), Lukas Masopust (Jablonec), Robert Hruby (Slavia), Ondrej Petrak (Norimberk), Tomas Prikryl (Dukla), Michal Travnik (Slovacko), Jaromir Zmrhal (Slavia Praha), Jan Kliment (Jihlava), Ladislav Krejci (Sparta Praha), Adam Janos (Jihlava).

Hücum: Vaclav Kadlec (Sparta), Jiri Skalak (Mlada Boleslav).

Takım Analizi

Ev sahibi Çek Cumhuriyeti, haliyle ön eleme oynamadan turnuvaya katıldı. Hazırlık maçlarını incelediğimiz zaman, Portekiz'e karşı alınan 1-0'lık galibiyet son derece dikkat çekici. Takımın başında Jakub Dovalil var. Türkiye'deki karşılığı Raşit Çetiner. Kısacası alt yapı futboluna hayatını adamış bir isim ve sonunda bir şekilde neticesini aldılar. Ancak Dovalil'i turnuva öncesinde ciddi problemler bekliyor. Meşhur Granada-Watford-Udinese üçlüsünün sahibi Pozzo ailesinden, Matej Vydra'ya izin çıkmadı. Watford'ta müthiş bir sezon geçiren yıldız oyuncunun yokluğu hücum gücünü ciddi şekilde baltalamış oldu. Ayrıca Danimarka ile oynanacak ilk karşılaşmada bir diğer yetenekli hücumcu Vaclav Kadlec ve savunma lideri Tomas Kalas'tan yoksun kalacaklar.

4-5-1 sistemini tercih eden ekibin kalesini Koubek koruyacak. Savunma hattında ise önemli isimler bulunuyor. Sparta Prag'da ciddi forma şansı bulan Brabec'in partnerliğini Plzen'li Baranek yapacak. Sol bekte Matej Hybs atakları destekleyecek. En sevdiğimiz yemeği en sona bırakırız ya, en iyi savunmacıyı da sona bırakalım dedim. Savunmacı demeye bin şahit lazım, sağ bek Kaderabek yaptığı toplu/topsuz koşularla Çek hücumunun en önemli silahlarından biri olacak. Bu sezon yaptığı 7 asistle dikkatleri çeken oyuncu, ligin en iyi oyuncusu unvanını da kazanmayı bildi. Çek Milli Takımı'nda da karşımıza çıkan oyuncu, turnuvanın en önemli yeteneklerinden biri.

5'li orta alanda stoperlerin hemen önünde, bir başka stoper kökenli isim Petrak yer alacak. Sağ içte Slovacklo'lu Travnik, sol içte ise Slavia Prag'lı duran top ustası Zmrhal yer alacak. Sağ kanatta muhtemel 11'lerde Tomas Prikryl gözüküyor, oraya ilerleyen dönemde Kadlec'in monte olması muhtemel. Kadlec hücum hattının en ucunda da yer alabilir ancak Çek basını sağ kanat ihtimalini daha yukarıda tutmuş. Sol kanatta ise Çek futbolunun en önemli genç yeteneklerinden biri Sparta Prag'lı Ladislav Krejci yer alıyor. Solak olmasına rağmen gerçek bir David Beckham hayranı olan Krejci, bu sebeple 23 numarayı sırtına geçirmiş. Soldan içeriye yağtığı bindirmelerle Çek hücumunun belki de en önemli yaratıcısı olacak.

Forvet hattında ise Vydra'nın yokluğundan dolayı Mlada Boleslav'lı Jiri Skalak'ı izleyeceğiz. Orta alanda ciddi anlamda yaratıcılık problemleri yaşayabilirler, bu bağlamda savunma ve kontratak futbolunu sıkça tercih edeceklerdir. Ev sahibi olmalarına rağmen Çek takımı turnuvanın en zayıf halkası gibi duruyor kağıt üzerinde. Ancak ülke futbolunun ve genç jenerasyonun adaptasyonu adına çok önemli bir turnuva. Kaderabek, Kadlec ve Krejci'yi gözden kaçırmamanızı tavsiye ederim.

DANİMARKA

Kadro

Kaleciler: Jakob Busk (Sandefjord), David Jensen (FC Nordsjaelland), Frederik Ronnow (AC Horsens)

Savunma: Alexander Scholz (Standard Liege), Christoffer Remmer (FC Copenhagen), Jannik Vestergaard (Werder Bremen), Patrick Banggaard (FC Midtjylland), Frederik Sorensen (Hellas Verona), Jonas Knudsen, LB (Esbjerg fB), Riza Durmisi (Brondby)

Orta saha: Jens Jonsson (AGF), Andreas Christensen (Chelsea), Pierre-Emile Hojbjerg (Bayern Munich), Lasse Vigen Christensen (Fulham), Christian Norgaard (Brondby IF), Nicolaj Thomsen (AaB), Uffe Bech (FC Nordsjaelland), Pione Sisto (FC Midtjylland), Rasmus Falk, (Odense Boldklub), Viktor Fischer (Ajax), Lucas Andersen (Ajax)

Hücum: Yussuf Poulsen (RB Leipzig), Emil Berggreen (Eintracht Braunschweig), Nicolai Brock-Madsen (Randers FC)

Takım Analizi

İzlanda'yı 0-0 ve 1-1 ile deplasman kuralı sayesinde elenerek turnuva vizesi almayı başaran Danimarka, turnuvanın ciddi sürpriz adaylarından biri. Tottenham maestrosu Eriksen ve Aston Villa'lı stoper Okore, yaşları tutmasına rağmen turnuvada yer almayacaklar. Takımın başında yerel futbolun yükselen isimlerinde Jess Thorup yer alıyor. Takıma aşıladığı hücum felsefesi ve yetenekli bir oyuncu havuzu ile asla pes etmeyecektır.

Takımın kalesini N'jaelland'lı Jensen'in koruması bekleniyor. Savunma ikilisi ise son derece güvenli. Werder Bremen'in yeni Mertesacker'i yakıştırmasını son derece hak eden Vestergaard ve Juve'li Sorensen savunma tandemini oluşturacak. Sağ bekte Liege'li Scholz, sol bekte ise Esbjerg'li Knudsen'i izlememiz yüksek ihtimal.

Orta alanda üçlü bir merkez ve onların da önünde iki kanat forveti tercih eden Thorup, burada da geniş bir rotasyona sahip. Savunmanın önünde Chelsea'li Christensen kesici rolde yer alacak. Fenerbahçe'nin 13/14 sistemini çok andıran bu takımda, genç oyuncunun rolünü Mehmet Topal ile bağdaştırabiliriz. Sağ içte Fulham'dan tanıdığımız, mücadeleci ve bir o kadar teknik bir oyuncu olan Vigen Christensen yer alacak. Sol içte ise dünya futbolunun yeni Iniesta'sı olabilecek bir potansiyele sahip olan Hojbjerg'i izleyeceğiz. Danimarka hücumunun temel yaratıcısı olmasını beklediğim Hojbjerg'in iyi bir gününde yapabileceklerinin sınırı çok fazla yok. Ajax'lı Lucas Andersen de dönem dönem rotasyonda katkı yapacak isimlerden biri.

Hücum hattını incelediğimiz zaman sağ kanatta Yussuf Poulsen'i görüyoruz. Leipzig'de müthiş bir sezon geçiren Poulsen, takıma katacağı dinamizm ile dikkatleri fazlasıyla üzerine çekecektir. Sol kanatta ise Ajax'ın genç yıldız adayı Viktor Fischer var. Çok ciddi bir sakatlığın ardından kendini piyasaya yeniden ispat etmek istiyor. Yetenekleri tartışılmaz. Midtjylland'lı Pione Sisto da bu iki oyuncunun arkasında, hatta bazen yerlerinde çok önemli işler yapabilecek bir potansiyele sahip. Stil olarak Southampton'lı Sadio Mane'yi andıran Sisto, duran top ve bire bir adam eksiltebilme artısıyla çok önemli olanaklar vaat ediyor. İleri uçta ise önemli bir hava hakimiyetine sahip olan Randers'li Brock Madsen'i izleyeceğiz.

Danimarka takımı, turnuvanın asla yabana atılmaması gereken takımı. Sırplar ve Çekler'i altlarına alarak bir üst tura yükseleceklerine olan inancım tam. Yukarıda da ballandıra ballandıra anlattığımız isimleri gözden kaçırmayın, çok keyifli bir hücum takımı bizleri bekliyor.

ALMANYA

Kadro

Kaleciler: Timo Horn (FC Koln), Bernd Leno (Bayer Leverkusen), Marc-Andre ter Stegen (Barcelona)

Savunma: Matthias Ginter (Borussia Dortmund), Christian Gunter (Freiburg), Dominique Heintz (Kaiserslautern), Robin Knoche (Wolfsburg), Julian Korb (Borussia Monchengladbach), Nico Schulz (Hertha Berlin)

Orta saha: Maximilian Arnold (Wolfsburg), Leonardo Bittencourt (Hannover), Emre Can (Liverpool), Kerem Demirbay (Kaiserslautern), Johannes Geis (Mainz), Joshua Kimmich (RB Leipzig), Felix Klaus (Freiburg), Mortiz Leitner (Stuttgart), Yunus Malli (Mainz), Max Meyer (Schalke), Amin Younes (Kaiserslautern)

Hücum: Serge Gnabry (Arsenal), Philipp Hofmann (Kaiserslautern), Kevin Volland (Hoffenheim)

Takım Analizi

Ukrayna'yı 2-0 ve 3-0 ile saf dışı bırakan Almanya, her zaman olduğu gibi turnuvanın en ciddi favorilerinden. 2009'da İngiltere'yi 4-0 ile geçerek şampiyon olan kadroda Neuer, Hummels ve Özil gibi isimler vardı ancak bu sefer işleri o kadar kolay değil. Horst Hrubesch takımın başında ve ekibini son derece iyi tanıyor.

Almanya savunmasına geçmeden önce kaleci rotasyonunu ele alalım, zira şaka gibi. Marc-Andre ter Stegen, Bernd Leno ve Timo Horn'dan oluşan rotasyon, üst seviyeyi de işin içine katsak bile dünyanın en iyilerinden biri, hatta belki de en iyisi olabilir. Stegen'in geçirdiği yorucu sezonun ardından kalenin Leno'ya emanet edilmesi bekleniyor.

Savunma hattında sağda Gladbach'lı Korb, önemli bir hücum katkısı verecektir. Savunmanın ortasında Wolfsburg'un kalesi Knoche ve çok iyi bir sezon geçirmese de büyük bir potansiyele sahip olan Matthias Ginter yer alacak. Sol bekte ise Christian Gunter'in dengeli bir oyun ortaya koyması olası.

Orta alana baktığımız zaman çok özel isimler var. 4-2-3-1 şablonunda ikilinin banko ismi Emre Can. Özellikle bu sezon Liverpool'da iki yönlü olarak muazzam bir oyun ortaya koyan Emre, Almanya orta alanının defansif lideri olacaktır. Yanındaki ismin ise Geis ya da Leitner'den biri olması muhtemel. Geis takıma olağan üstü bir duran top artısı katacak olsa da, Leitner'in de delicilik ve dinamizm vasıfları ondan fazla. Bu ikilinin önünde takımın beyni Schalke'li Max Meyer yer alacak. Fazla anlatmaya gerek yok, Alman futbolunun en önemli potansiyellerinden biri. Sağda ters ayaklı 'bücür' Bittencourt, solda ise takımın belki de en önemli hücum silahı Kevin Volland'ın yer alması bekleniyor. Volland'ı Avrupa futboluna ilgi gösteren bir seyircinin gözden kaçırma ihtimali çok düşük ancak gözden kaçıranların bu genç yetenekle tanışması için iyi bir fırsat. Ayrıca Yunus Mallı, Amin Younes ve Max Arnold gibi son derece yetenekli ön alan oyuncularına sahipler. Katkıları olacaktır.

Hücum hattında ise Hofmann'ın forma şansı bulmasını bekliyorum. Zaman zaman o bölgede Volland'ı da izleyebiliriz, ciddi bir tehdit oluşturacaktır. Arsenal'li Serge Gnabry'nin de kanat forvet pozisyonunda önemli katkıları gelecektir. Alman takımı disiplin ve tecrübe faktörleriyle rakiplerinin bir adım önünde. Özellikle takımdaki oyuncuların üst seviyede ciddi şans bulması en büyük artıları. Forma şansı bulmaları durumunda duran top üstadı Geis ve değerli arkadaşım Emre Erken'in tavsiyesi Kerem Demirbay'ı ayrı bir gözle izlemenizi öneririm.


SIRBİSTAN

Kadro

Kaleciler: Marko Dmitrovic (Charlton Athletic), Nikola Peric (Jagodina), Nemanja Stevanovic (Cukaricki)

Savunma: Marko Petkovic (Red Star), Filip Stojkovic (Cukaricki), Aleksandar Pantic (Cordoba), Uros Cosic (Pescara), Uros Spajic (Toulouse), Lazar Cirkovic (Partizan), Nemanja Petrovic (Partizan), Aleksandar Filipovic (Jagodina)

Orta saha: Aleksandar Kovacevic (Red Star), Darko Brasanac (Partizan), Mirko Ivanic (Vojvodina), Srdan Mijailovic (Kayserispor), Milos Jojic (Borussia Dortmund), Goran Causic (Eskisehirspor), Filip Djuricic (Southampton)

Hücum: Nikola Stojiljkovic (Cukaricki), Aleksandar Pesic (Toulouse), Slavoljub Srnic (Cukaricki), Filip Kostic (Stuttgart), Luka Milunovic (Platanias)

Sırplar, güçlü İspanya'yı deplasmanda devirerek turnuvaya adlarını yazdırdılar. Ancak şu anda 'mağdurum da mağdurum' modunda şarkısını söyleseler kimse ne yapıyorsunuz demez. Aleksandar Mitrovic, Luka Jovic (sakat), Danilo Pantic (cezalı), Lazar Markovic, Matija Nastasic and Filip Kostic gibi önemli isimlerden yoksunlar. Ayrıca U-20 Dünya Kupası'nda finale yükselen bir alt yaş grubunun cevherlerini hiç saymıyorum. Yine de önemli isimlerin kadroda bulunduğu ancak şanslarının pek fazla olmadığını belirtelim.

Yine yerel futbol kahramanlarından Mladen Dodic'in çalıştırdığı Sırp takımı, turnuvadaki en önemli kalecilerden birine sahip. Charlton'lı Marko Dmitrovic kaleyi koruyacak ancak yedeği Nikola Peric de çok önemli bir potansiyele sahip. Savunma hattında Cordoba'lı Pantic ve Toulouse'lu Spajic yer alacak. Özellikle Spajic'in yerde ve havadan fazlasıyla güven verdiğini, yeni Vidic lakabını (ben taktım) fazlasıyla hak ettiğini belirtelim. Beklerde ise Marko Petrovic ve Nemanja Petrovic, Sırplar'ın kanatlarını koruyan isimler olacak.

Orta alana baktığımız zaman tanıdık isimler görmek mümkün. Göbekte Dortmund'lu Milos Jojic'in yapacağı katkılar çok önemli. 4-2-3-1 düzeninde merkezden oyunu dikte eden yapısıyla hücumları şekillendiren Jojic, Djuricic ile birlikte takımın en üretken ismi. Onun partnerliğini ise Eskişehirspor'dan tanıdığımız Goran Causic yaparken, bu bölgedeki bir diğer alternatif ise Kayserispor'lu Srdan Mijailovic. Sol kanatta Luka Milunovic'in fizik gücü ve atletizminden, sağ kanatta ise Srnic'in çabukluğundan yararlanacaklar. Forvet arkasında ise Southampton'lı Djuricic'in yaratıcılığı, Sırp hücumlarının kalbini oluşturacak. En uçta ise Toulouse ile çok önemli goller kaydeden ve tipik bir 9 numara özelliklerine sahip genç yetenek Aleksandar Pesic yer alacak.

Sırplar'ın bu turnuvadaki şansı bir hayli düşük, gruptan çıkabilirlerse önemli bir iş başarmış olacaklar. Özellikle Stuttgart'ta yorucu bir sezon geçiren Filip Kostic'in takımdan izin koparamaması, Sırplar'ın belini bir hayli büktü. Kişisel önerim, Sırp takımının stoperi Spajic'i dikkatli gözlerle izlemeniz.

B GRUBU

PORTEKİZ

Kadro

Kaleciler: Jose Sa (Maritimo), Daniel Fernandes (Osnabruck), Bruno Varela (Benfica).

Savunma: Tiago Ilori (Liverpool), Paulo Oliveira (Sporting), Raphael Guerreiro (Lorient), Joao Cancelo (Valencia), Tobias Figueiredo (Sporting), Federico Venancio (Vitoria).

Orta saha: Ricardo Esgaio (Sporting), William Carvalho (Sporting), Rafa Silva (Braga), Sergio Oliveira (Porto), Bernardo Silva (Monaco), Ruben Neves (Porto), Ivan Cavaleiro (Sporting), Toze (Porto), Joao Mario (Sporting).

Hücum: Goncalo Paciencia (Porto), Iuri Medeiros, Carlos Mane (Sporting), Ricardo Horta (Malaga), Ricardo Pereira (Porto)

Takım Analizi

Hollanda'yı 2-0 ve 5-4 ile darmaduman edip turnuvaya katılma hakkı kazanan Portekiz'in başında eski milli sol bek Rui Jorge bulunuyor. Turnuva süreci boyunca 4-2-3-1 ve Portekiz'in klasik düzeni 4-3-3'ü uygulamaya koyan Jorge, 4-1-2-1-2 yani diamond düzenine geçiş yaptı ve takımın üst seviyedeki merkez orta saha oyuncularından alacağı verimi optimize etmeye takımı ikna etti.  

Takımın kalesini Maritimo'lu Jorge Sa'nın koruması kuvvetle muhtemel. 4-1-2-1-2 sistemini ele aldığımız zaman bek ve iç oyuncularına binen yükün arttığını gözlemlemek çok da zor olmasa gerek. Bu bağlamda çok dinamik iki hücum bekine sahipler. Sporting'li Esgaio sağdan, Lorient'li Guerreiro ise soldan yapacağı bindirmeler ile Portekiz hücumunun göz ardı edilmemesi gereken hücum silahlarından birini oluşturacaklar. Savunmanın ortasında ise Tiago İlori ve Paulo Oliviera görev alacak. Liverpool seviyesine kadaar yükselen ve dönem dönem şans bulan Ilori, kabuğunu üzerinden bir türlü atamadı ve beklenen gelişmeyi gösteremedi. Özgüvenini yeniden kazanması adına çok önemli bir turnuva. Oliviera da 24 yaşına geldi (yukarıda bahsettiğimiz kural) ve savunmaya fiziksel güç ile tecrübe departmanlarında katkıda bulunacak. Sağ bekte Valencia'li Cancelo'yu da görebiliriz, o da benzer katkıları yapabilecek potansiyelde.

Orta alanda kesici rolü üstlenecek isim William Carvalho olacak ama Porto'da çok iyi bir sezon geçiren Ruben Neves de bu role aday. Kısacası ön libero pozisyonunda sorun yaşamalarını beklemiyorum. İlk maçta Ruben Neves'in forma şansı bulma ihtimali daha yüksek, zira Carvalho 3-4 gün önce Ermenistan karşısında A Milli seviyede görev aldı. İç pozisyonlarında Sergio Oliviera ve adı Fenerbahçe ile de anılan Joao Mario'nun görev alması yüksek olasılık. Joao Mario'yu listeye yazmak bedava ama yolunun buralardan geçmesine ihtimal dahi vermiyorum. Teknik, soğukkanlılık ve fizik gücün mükemmel bir kombinasyonu olan Mario, Portekiz orta alanının iki yaratıcısından biri olacak. Forvet arkasında da Monaco'lu Bernardo Silva'yı izleyeceğiz ki, turnuvada Domenico Berardi ve Harry Kane ile beraber en çok sivrilen oyuncu olmasını bekliyorum. Onu sahada izlerken Messi'yi izliyor gibi olacaksınız, bu bağlamda oyuncu özelliklerini de tahmin edebilirsiniz. Portekiz tüccarı Jorge Mendes'in adamı, bu da onu birkaç sene sonra çok değerli bir oyuncuya dönüştürecek. Cavaliero ve Toze'nin de oyunun sıkıştığı bölümlerde çok önemli katkılar yapabilecek potansiyelde olduklarını belirtelim.

Hücum hattında Mane ve Pereira'yı izleyeceğiz. Aslında Porto'lu Paciencia haricinde genellikle daha dinamik bir ön alan görüyoruz. Özellikle Mane'nin bire birdeki becerisi takımın kalanıyla da birleştirdiğimiz zaman, durdurması çok güç bir Portekiz hücumu oluşturuyor. Ben tercihimi Ricardo Horta ve Mane ikilisinden kullanırdım şahsen ancak Horta biraz daha geri planda kalmış gibi duruyor. Yine de şans bulması halinde bir gözünüz onda olsun derim. Çok çabuk ve yaratıcı bir oyuncu, üst seviye tecrübesi arkadaşlarına oranla hiç de fena sayılmaz.

Özetlemek gerekirse herkese karşı gol bulma ihtimali olan, hücumdan taviz vermeyen bir Portekiz takımı izleyeceğiz. Bu bağlamda savunma konsantrasyonlarını yukarıya çektikleri takdirde, turnuvanın ciddi favorilerinden biri haline gelebilirler. Bernardo Silva başta olmak üzere; Carlos Mane, Joao Mario ve Ricardo Horta izlenmesi gereken isimler. İki beki de gözden kaçırmayın, kaçabiliyorlar.

İTALYA

Kadro

Kaleciler: Francesco Bardi (Internazionale), Marco Sportiello (Atalanta), Nicola Leali (Juventus).

Savunma: Matteo Bianchetti (Verona), Cristiano Biraghi (Internazionale), Davide Zappacosta (Atalanta), Stefano Sabelli (Bari), Daniele Rugani (Juventus), Alessio Romagnoli (Roma), Federico Barba (Empoli), Armando Izzo (Genoa).

Orta saha: Cristian Battochio (Watford), Federico Viviani (Roma), Lorenzo Crisetig (Internazionale), Daniele Baselli (Atalanta), Marco Benassi (Torino), Stefano Sturaro (Juventus), Danilo Cataldi (Lazio).

Hücum: Andrea Belotti (Palermo), Domenico Berardi (Sassuolo/Juventus), Federico Bernardeschi (Fiorentina), Marcelo Trotta (Avellino) and Simone Verde (Torino).

Turnuvanın bir diğer gizli favorisi de İtalyanlar. Luigi Di Biagio yönetimindeki İtalyanlar, 2013'ün intikamını almak için buradalar. Slovaklar'ı rahat eleyerek final biletini aldıklarını da söyleyelim.

İtalyan anlayışına biraz zıt olsa da, çok iyi bir hücum takımına sahip olduklarını ilk olarak belirtelim. Çok iyi bir 4-3-3 şablonuna sahipler ve zaman zaman 4-2-3-1 ile defansif yerleşimi de iyi sağlıyorlar. Kaleyi Inter'li Bardi koruyacak. Yeni Buffon arayanlar fazla uzağa gitmesin, 15 sene kale ona emanet. Savunmanın ortasında liderliği yapan isim Rugani. 4 yıldır kola içmiyor, o derece büyük profesyonel. Yerden havadan kolay kolay geçit vermez. Partneri de bir başka yıldız adayı, isminden de belli olduğu üzere Roma'lı Romagnoli. Sol bekte yine Inter'li Biraghi, sağda ise Atalanta'lı Zappacosta. Kale gibi bir savunma.

Orta alanda Crisetig-Sturaro-Baselli üçlüsü merkezde görev almaya yakın. Bu üçlünün son derece dinamik ve üretken olduğunu söylemek mümkün. Gol gereken dakikalarda forvet arkasında yer alan isim Bernardeschi olacaktır. Fiorentina'lı genç yıldız, Guiseppe Rossi ve Mario Gomez'in sakat olduğu dönemlerde ileri uçta fazlasıyla görev aldı ve performansı hiç de fena değildi.

Sol kanatta Watford'un genç yeteneği Battochio'nun hızı ve yeteneği fazlasıyla işe yarayacaktır. Sağda ise turnuvanın en önemli 2-3 yeteneğinden biri Domenico Berardi yer alacak. Son 2 iç saha maçında Milan'a 7 gol kaydeden Berardi, stil olarak Arjen Robben'i fazlasıyla andırıyor. En uçta ise Andrea Belotti ile Simone Verde arasındaki forma savaşında, Belotti'nin 'yol ver de geçem' demesi ve formayı kapması mümkün. Son derece dinamik ve savaşçı bir oyuncu olduğunu belirtelim.

İtalyanlar grup aşamasını lider tamamlamayı başarırlarsa, Almanya ile finalde karşılaşmaları beni şaşırtmaz. Gizli favori konumundalar, fazlasıyla başarıya açlar. Bardi, Berardi ve Rugani'yi dikkatle izlemenizi öneririm.


İSVEÇ

Kadro

Kaleciler: Patrik Carlgren (AIK), Jacob Rinne (Orebro), Andreas Linde (Molde).

Savunma: Emil Krafth (Helsingborgs), Alexander Milosevic (Besiktas), Filip Helander (Malmo), Ludwig Augustinsson (Copenhagen), Oscar Lewicki (Malmo), Joseph Baffo (Halmstads), Sebastian Holmen (Elfsborg), Pa Konate (Malmo).

Orta saha: Oscar Hiljemark (PSV), Abdullah Khalilil (Mersin), Arber Zeneli (Elfsborg), Kristoffer Olsson (Midtjylland), Simon Tibbling (Groningen), Robinn Quaison (Palermo), Simon Gustafsson (Hacken).

Hücum: Branimir Hrgota (Monchengladbach), John Guidetti (Manchester City), Isaac Kiese Thelin (Bordeaux), Mikael Ishak (Randers), Sam Larsson (Heerenveen).

İsveç, turnuvanın kesinlikle renk atan ekiplerinden biri olacaktır. Fransa'yı 2-0'ın rövanşında 4-1 ile elediler ve inanılmaz bir başarıya imza attılar. Hakan Ericson'un öğrencileri peri masalını Çek Cumhuriyeti'nde devam ettirme peşinde.

Kalede Patrik Carlgren güven veriyor. Turnuvanın en başarılı kaleci performanslarından birine imza atması bekliyorum. Savunmanın gediklisi Emil Krafth kadroda yer almıyor ki bu onlara ciddi bir sıkıntı yaşatabilir. Savunmanın ortasında Beşiktaş'lı Milosevic agresiflik katarken, Helander de hava hakimiyetiyle destek olacak. Bekler Augustinsson ve Konate'den gelecek katkılar da önemli.

Orta alanı incelediğimiz zaman, önemli ve tanıdık isimler karşımıza çıkıyor. Özellikle göbekte PSV'li Hiljemark'ın vereceği savaş, takımın kaderini doğrudan etkileyecek. Yanında ise daha defansif bir rolde Malmö'lü Oscar Lewicki'yi göreceğiz. Onların da önünde kanatlarda gibi gözükseler de daha merkezcil bir ikili, Mersin'li Khalili ve Palermo'lu Quaison yer alacak. Elfsborg'lu Arber Zeneli de izlediğim kısa süreli görüntülerde çok önemli bir potansiyel olduğunun izlenimini verdi.

Hücum hattı ise İsveç'in kalbi. City kumaşı da bulunan Celtic'li Guidetti çok iyi bir sezonu geride bıraktı ve formda geliyor. Sol ayağıyla yaratacağı işlere İsveç'in çok ihtiyacı var. Partnerliğini ise Bordeaux'lu Isaac Thelin yapacak. Tarz olan Belçikalı Christian Benteke'yi andıran Thelin, her açıdan gol yapabilme ve yırtıcılık meziyetlerine sahip. Kısacası tam bir golcü. Alternatif olarak ise Mönchengladbach'lı Hrgota yer alacak.

İsveç, turnuvanın en zorlu grubunda yer alıyor ancak şanslarını sonuna kadar zorlayacaklardır. Fransa'yı eleyerek buralara geldiklerini ve pes etmeyen bir yapıda olduklarını söylemek zor değil. Kaleci Carlgren ve forvet Thelin'i dikkatli gözlerle izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.


İNGİLTERE

Kadro

Kaleciler: Jack Butland (Stoke City), Jonathan Bond (Watford), Marcus Bettinelli (Fulham).

Savunma: Calum Chambers (Arsenal), Luke Garbutt (Everton), Ben Gibson (Middlesbrough), Carl Jenkinson (Arsenal), Michael Keane (Burnley), Liam Moore (Leicester City), John Stones (Everton), Matt Targett (Southampton).

Orta saha: Tom Carroll (Tottenham Hotspur), Nathaniel Chalobah (Chelsea), Will Hughes (Derby), Jake Forster-Caskey (Brighton and Hove Albion), Jesse Lingard (Manchester United), Ruben Loftus-Cheek (Chelsea), Alex Pritchard (Tottenham Hotspur), Nathan Redmond (Norwich City), James Ward-Prowse (Southampton).

Forvet: Saido Berahino (West Bromwich Albion), Harry Kane (Tottenham Hotspur), Danny Ings (Burnley).

Takım Analiziİngilizler yine umutlu, yine heyecanlı. Üst kategorilerde major hayal kırıklıklarının adresi İngilizler, bu sefer heyecanlanmakta biraz haklı çünkü turnuvadaki en potansiyelli isme sahipler. Aslında çok iyi bir jenerasyona sahip olsalar da, bu yaş grubundaki oyuncuların önemli bir kısmı Çek Cumhuriyeti'nde olmayacak. Luke Shaw, Phil Jones, Ross Barkley, Alex-Oxlade Chamberlain, Jack Wilshere ve Raheem Sterling gibi çok önemli isimler turnuvaya getirilmedi. Hırvatlar'ı 2 maçta da devirerek turnuvaya katıldıklarını belirtelim.

90 Dünya Kupası'nda yarı finalden dönen İngiliz Milli Takımı'nın stoperi Stuart Pearce'ın temellerini attığı ekibin çalıştırıcılığını Gareth Southgate yapıyor. Kendisine M'Boro döneminde Tuncay'ı kesip Aliadiere'i oynattığı gerekçesiyle kılım. Ancak güzel bir takım yarattığını da söyleyeyim.

Takımın kalesini Stoke City'li Jack Butland koruyacak. Savunmanın sağında Arsenal'li Jenkinson, solunda ise Everton'lı Garbutt yer alacak. Orta ikili ise John Stones ve Ben Gibson'dan oluşacak. John Stones'un savunmaya liderlik eden isim olacağını, Ben Gibson'ın da Karanka yönetimindeki Middlesbrough'da fazlasıyla geliştiğini notlarımıza ekleyelim. Matt Targett de sol bek pozisyonu için hazır kıta, önemli bir alternatif. Arsenal ile çok başarılı bir sezon geçiren Calum Chambers, nedense çok fazla tercih edilmiyor.

Orta alanda merkezde kesici rolde Chelsea'li Chalobah yer alacak. Yanlarında ise Tottenham'lı Carroll ve Southampton'lı Ward-Prowse'u izleyeceğiz. Özellikle Carroll'ın top ile olan ilişkisi ve anahtar pas becerisi son derece üst düzeyde. Ward-Prowse'un da duran top departmanında yeni David Beckham olduğunu söylemek gayet mümkün, zaten hep birlikte göreceğiz. Will Hughes ve Ruben Loftus-Cheek de zaman katkıda bulunan isimler olacaktır.

Hücum üçlüsü ise son derece yetenekli. Sağ kanatta Norwich'li Redmond'ı izleyeceğiz. Premier Lig deneyeimi de bulunan genç yıldız adayı, bire birde rakibini karşısına aldığı anda çaresiz bırakıyor. Sol kanatta WBA'lı Saido Berahino yer alacak. Elemelerde çift haneli gol adedini yakalayan Berahino da çok iyi bir sezonu geride bıraktı. En uçta ise İngiliz futbolunun umudu, bir fenomen Harry Kane. Takım sıkıştığı anda yapabildiklerini, Chelsea ve Arsenal maçlarında ispatlayan Tottenham'lı yıldız, sezonu tüm organizasyonlarda toplam 31 golle kapattı. Onun alternatifi ise Liverpool ile anlaşan Danny Ings.

İngilizler her zamanki gibi yüksekten uçuyor, favori lafları dolanıyor. Şunu bir türlü öğrenemediler. Ancak her şeye rağmen şampiyon olmaları durumunda kimsenin büyük bir sürpriz olarak algılamaması gerek. Kişisel önerim James Ward-Prowse ve Tom Carroll'ı dikkatli gözlerle izlemeniz.

Furkan Sümbül

Twitter: furkan_sumbul

maandag 15 juni 2015

Rapor | Simon Kjaer



Profil

Simon Kjaer 1989’un 26 Mart’ında, Danimarka’nın Horsens şehrinde dünyaya geldi. Futbola küçük yaşlardayken Horsens şehri yakınlarındaki Lund IF’de başladı. Burada sıçrayış yapması uzun sürmeyecekti. 2004 yılında Danimarka’nın önemli ekiplerinden FC Midtjylland’ın genç takımına transfer edildi. 2006’da Fransa’da alt yaş kategorilerine yönelik düzenlenen özel bir turnuvada takımıyla beraber yer aldı. Burada, Avrupa’nın genelini tarama konusunda hiç de fena sayılmayacak bir gözlemci ağına sahip olan Lille yetkililerinin dikkatini çekti. Yapılan teklif FC Midtjylland tarafından reddedilecekti. Kjaer’in Les Dogues ile yolu çok daha sonra, kendisi için önemli bir şekilde kesişecekti. 

2007 yılında Danimarka’nın sezon sonu turnuvalarından olan Viasat Cup’ta ilk kez A takım formasını giyen Kjaer, bu kez Real Madrid yetkililerinin dikkatini çekti. Deneme sürecine sokulan Kjaer için Real Madrid tarafından yapılan teklif yeter seviyede bulunmayarak reddedildi. Kulübüyle olan sözleşmesini uzun bir dönem için uzatmasına karşın Kjaer’in potansiyeli çok daha fazlasını vadediyordu. Nitekim Ada basınında da birçok EPL ekibinin Kjaer ile ilgilendiği yönünde haberler çıkmaktaydı. Buna karşın Kjaer ilk profesyonel sezonunun sonunda İtalyan ekiplerinden Palermo’ya dört milyon Avroluk bonservis bedeli ile transfer oldu. Sicilya temsilcisinde gösterdiği etkin performans neticesinde Danimarka futbolunun en önemli değerlerinden biri haline geldi. Palermo’nun o dönemde Serie A’da hiç de fena olmayan dereceler almasıyla beraber göz önüne daha da fazla çıktı. Bu dönemde adı Manchester United ve Juventus gibi devlerle anıldı. Bu ekiplerin ısrarcı bir politika sunmamaları neticesinde devreye Wolfsburg girdi. Bir önceki sezon şampiyonluk ipini göğüsleyen Wolfsburg’a transfer olmak, Kjaer için kariyer çıtasını yükseltmek anlamını taşıyordu.

Burada başlangıçta sergilediği kötü performans akıllara kazındı. Daha sonra toparlasa da Steve McClaren ile çalışmanın güzel olduğunu söyleyerek, yeni teknik direktörü Felix Magath ile arasına bir set çekilmesine sebep oldu. Magath da Kjaer’i McClaren’in kötü kondüsyon yüklemelerinden ötürü yeterli bulmadığını işaret ederek takımdan kesti. Git gide çimlerden uzaklaşan Kjaer için Wolfsburg dönemi 2011 yazında Roma’ya kiralık olarak gitmesi ile bir sezonluğuna son buldu. Roma Kjaer’i kiralayarak Milan’a giden Philippe Mexes’in yerini doldurmaya çalıştı. Bu transfer Roma adına bir strateji hatası olarak göze çarparken, Kjaer adına da kariyerindeki ikinci büyük hata olarak göze çarptı. Wolfsburg’daki son sezonu da tıpkı Roma’daki gibi hiç iyi geçmedi. 

Henüz 17 yaşındayken kapısından döndüğü Lille’e transferi yaklaşık yedi yıl sonra gerçekleşecekti. Kjaer için de bu transfer küllerinden doğma fırsatı anlamına geliyordu.38 maçta 26 gol yiyen ve bu maçların 21’inde tek gol dahi yemeyen takımın savunmasının en önemli figürüydü. Lille bu konuda Avrupa’nın en iyisi olarak gösterildi. Lille’deki ikinci sezonu ise takımın genel olarak gösterdiği düşük performans neticesinde düşüş gösterdi. Kjaer yeni başlayacak sezona dek profesyonel kariyerinde 250 kulüp maçına çıkıp 12 gol atıp beş de asist yaptı. 

Danimarka futbolunun son dönemde yetiştirdiği en önemli oyunculardan biri olduğunu işaret ettik. U18 yaş kategorisinden itibaren 64 kez milli formayı giydi. Bunların 50’si A milli takım seviyesinde.2010 Dünya Kupası ve 2012 Avrupa Şampiyonası gibi major turnuvalarda da yer aldı.

Güçlü Yönleri


1.89’luk dev Danimarkalı, son derece kaliteli bir fizik çatısına sahip. Uzun boyu ve her daim fit vücudu ile son derece güçlü bir oyuncu. Bu konuda kusursuz bir görüntü sergiliyor. Bununla beraber fiziğine karşın hız konusunda hiç fena olmayan bir görüntü çiziyor. Bu da muadillerinden ayrılmasını sağlıyor.
Fundamental özellikleri denilen temel düzeydeki tüm özellikler Kjaer’de mevcut. İyi bir alt yapı eğitimi olduğunu söyleyebiliriz. Taktiksel algısı yüksek. Kendisine verilen görevi, biçilen rolü son derece iyi anlayıp uygulamaya dökebiliyor. Stoperlerin olmazsa olmaz özelliği olan kesicilik Kjaer’de iki yönden de iyi seviyede mevcut. Hem hava topları hem de yere inen topları tertemiz bir şekilde engelliyor. Özellikle boyunun avantajı ile yüksek top hakimiyetinin çok iyi olduğunun altı çizilebilir. Kararlı bir oyuncu olduğunu da güçlü yönlerine ekleyebiliriz. Top hakimiyetinin iyi seviyede olması da bu kararlılıkla birleşince sahada üst üste isabetli diagonal toplar gönderdiğine şahit olunabilir. Bununla beraber soğukkanlı, garanti oyunu sevmesi de mümkün mertebede hata payını azaltıyor.



Zayıf Yönleri

Kjaer’in haiz olduğu özellikler üst düzey seviyedeki stoperlerde aranan özelliklerdir. Buna karşın Kjaer’in en büyük problemi kafasında. Konsantrasyon eksikliği çektiğini söyleyebiliriz. Özellikle kötü başladığı sezonlarda problemleri kafasında büyüterek saha içinde güvensiz bir görüntü çizmesine sebep oluyor. Kjaer’in güvensiz olduğunu saha içinde yer kaybedişinden anlayabiliyorsunuz. Bu noktada çok önemli bir nüans var. Kendine güvenen, konsantre Kjaer pozisyon alma konusunda üst düzey bir stoper profili çiziyor. Buna karşın konsantre olmayan Kjaer çok basit bir şekilde yer kaybediyor. Bu durum absürt fakat Kjaer için turnusol kağıdı işlevi görmekte. 

Nasıl Kullanılabilir Ve Ne Verir?

Kjaer’in en verimli olduğu dönemlerin Palermo ve Lille’deki dönemler olduğunu söyleyebiliriz. İki takımın da Kjaer açısından ortak noktaları mevcut. İşaret edilmesi gereken ilk nokta stoper partneri. Palermo’da Cesare Bovo, Lille’de Marko Basa ile yan yana oynadı. Bu iki oyuncunun da ortak paydada buluşması taktiksel algılayışlarının ve pozisyon alma becerilerinin üst düzey olması ile beraber, lider karakterli ve agresyonu yüksek profil çizmelerinden kaynaklı. Kjaer’in muhtemel Fenerbahçe transferi neticesinde olası partnerinin Bruno Alves olması açısından bu noktanın yanına tik atılabilir. Bunun dışında bir de merkez orta sahanın savunma yükünü çeken oyuncu/oyuncular önem arz etmekte. Palermo’nun X-Faktörü Fabio Simplicio ve Lille’in altı numarası Rio Mavuba bu konuda önem arz eder. Tıpkı Fenerbahçe’de Mehmet Topal’ın son dönemde arz ettiği önem gibi… Kısacası Kjaer yanındaki parçalarla birlikte saha içine konsantre edildiği takdirde çok iyi bir stoperdir. Eğer aşı tutmazsa Roma’dakine benzer bir son yaşanabilir. Bu noktada benim işaret edeceğim nokta ise Fenerbahçe’nin transfer gerçekleşmesi halinde omurganın başlangıcını müthiş bir şekilde sağlamlaştırdığı olacak.

Ufuk Tolga Aldırmaz
@PovesJavi