zondag 22 november 2015

rapor | donny van de beek



birkaç yıldır düzenli olarak ayda en az 4-5 günümü ajax altyapı tesislerinde geçiririm. kimi zaman bazı oyuncuları izlemek, kimi zaman tanıdıkları görüp biraz sohbet etmek, kimi zaman ise tamamen keyfi biçimde maç izleme amacı ile. haliyle göze izlenen oyuncular dışında farklı oyuncular da takılır ve onları izlemeye devam edersin. bunlardan biri de ajax'ın geleceğini üzerine kurduğu oyunculardan olan donny van de beek.

u17 sürecinden itibaren sürekli olarak defansif orta saha, forvet arkası ve çift yönlü orta saha pozisyonlarında değişe değişe oynamış ve üç pozisyonda da faydalı olabilecek işlevlere sahip bir oyuncu. ajax'ın altın jenerasyonu olarak adledilen 96-97 grubunun 1997 doğumlu olan mihenk taşlarından bir tanesi. vaclav cerny ve abdelhak nouri ile birlikte üç silahşörleri oluşturuyorlar. ajax'a bu yıl dahil olan 1997'li kasper dolberg rasmussen ile birlikte o jenerasyondan a takım görmesi bana göre kesin olan kare ası oluşturuyor ayrıca. donny van de beek daha önce bir kez ajax a takımı maç kadrosunda yer alsa da henüz resmi bir maçta süre almadı. saydığım 4 oyuncudan sadece vaclav cerny'in a takım ile resmi maçlarda süre almışlığı var, vurgulamış olayım. 4 parametre ile kısaca van de beek'i anlatacağım. genel bir görünüm ve fikrim ile de noktalayıp akıllarda canlandırmış olmayı hedefliyorum. kenara yazın çünkü bağırarak geliyor.

fiziksel yetileri

boy olarak standartın üstünde ve 1.85 civarı ile iyi bir çatıya sahip. bacak kuvveti de gelişmiş ve şimdiden topa sürat verebilmesi ile birlikte ikili mücadelelerde de kendi yaş grubunda fark yaratıyor. elbette a takım düzeyinde devamlı oynayabilmek için orada kas gücü arttırması gerekecek fakat zaten kendi yapısına göre maksimum olan (a takım seviyesinde standart seviyede olan) bir patlayıcılığı var. o patlayıcılıktan ödün vermeden güç arttırımına gitmeli. üst vücudu ise ince. omuzlar geniş lakin güç kazanabilir hala. kilo olarak da boyuna göre hafif olmasından ötürü kuvvetlenmesi biraz sancılı bir süreç olabilir lakin önem verilmesi gerekiyor. 

fiziksel yeti sadece kuvvet ile sınırlı değil tabii. devamlılığı şimdiden üst düzey ve hollanda ligi seviyesinde rahatlıkla kendi temposuyla 90 dakika çıkarabilir. üst düzeyde maç oynadıkça bu alanda kendine de vites attıracaktır. kısa mesafede ortalama bir sürati var, çabuk hareket ediyor ve uzun mesafede daha rahat hızlanıyor, ama bir sürat canavarı değil. daha çok dar alandaki meziyetinden faydalanıyor.

teknik kapasite

buna yetenek diyoruz kısaca. bilekleri çok yumuşak ve atlet olmadığından bunu dripling esnasında kullanmasa da dar alanda kendisini kolay kurtarıyor. final pasları ve hücum akışkanlığını arttıran kilit paslarda şimdiden etkileyici düzeyde. kendisini pozisyonundaki futbolculardan ayıran en önemli nitelik ise son vuruşları. inanılmaz bir son vuruş soğukkanlılığı var ve özellikle ayak içi ile kusursuza yakın bir bitirici. ceza sahasına yakın oldukça (birazdan değineceğim) bu nitelik daha da değerli hale geliyor. iyi bir pasör olduğundan oyunun yönünü değiştirmekte de çok zorlanmıyor ancak genelde daha iyi bir pasöre tamamlayıcı olarak kullanıldı bugüne dek.

defansif tekniklere gelelim. yatarak müdahalelerde standart seviyede olduğunu vurgulayayım. ayakta kalarak topa yaptığı hamlelerde ise kendi yaş grubuna göre kusursuz. a takımda ise orta alanların daha çabuk ve tempolu geçildiği zamanlarda test edilecek. geçiş oyunları şu anda dahi zorlandığı bir konu çünkü savunmada, önde oynadığı kısımlarda en azından. o alanda çabuk davranmak gelişim kaydetmesi gereken noktalardan bir tanesi. ayak uydurabileceğini düşünüyorum. kenar ortalarına kafa vurmayı kendi yarı alanında havuza düşen toplara yükselmekten daha çok seviyor. cepheden gelen toplara çevre kontrolü yaparak tam verimli vurmaya da odaklanması gerekecek. 



taktiksel bilgi

kulüp içerisinde istisnasız her bireyin ona dair övdüğü en temel konu oyun aklı. oyunu kariyerinin sonlarına gelmiş bir futbolcu kadar iyi biliyor ve basit hatalar yaptığını hiç gözlemlemedim. en az elli maçını canlı izlediğimi düşünecek olursak bu iyi bir done onun adına. ya da benim dikkatimi çekmeyen sıkıntılar var, o da mümkün tabii.

açık alanları çok çabuk fark edip topsuz koşu yapan ya da arkadaşlarını buna yönlendiren bir oyuncu. kenarlarda bir duran top olduğunda bunun çabuk kullanılmasını isteyip hemen baraj ardına (korner bayrağı hizasına doğru) koşu yapıp top istemesi delillerden bir tanesi. rakip ceza sahasında da sürekli pas almaya müsait biçimde (kısaca bomboş) olması önem teşkil ediyor çünkü pozisyonuna göre oldukça skorer bir oyuncu. basketbolda sıkıştırılan oyunculara yardıma gelen ve pas alıp oyunun yönünü terse çevirerek boş oyuncuyu bulan akıllar vardır. van de beek de öyle biri. kenarda bir bek ya da kenar forveti toplu halde sıkıştırılmış olsa rahatlatma adına pas almaya gelir, alır ve oyunun yönünü çabuk değiştirir.

üç farklı pozisyonda oynayacak, üçüne de ayak uydurabilecek, pas arası okuyabilecek ve her daim doğru pozisyon alabilecek bir oyuncu. akıl olarak o yaş grubunda ondan iyi bir futbolcu olmadığını (çok beğendiğim youri tielemans dahil) düşünüyorum.

zihinsel kuvvet

dört parametreye farklı farklı şekiller vermemi mazur görün lütfen. bazen mental akıl, bazen zihinsel beceri, şimdi de zihinsel kuvvet diyorum. sonuçta hep aynı noktaya çıkmaya çalışıyorum. oyuncu sahanın içinde ne kadar var, işi ne kadar ciddiye alıyor ve benzeri konular. van de beek'in bu konuda tek sıkıntısı maçın içinde bazen fazlaca yer alması. rakiple hiç atışmaz ancak kendi takım arkadaşlarına bazen (konu içinde genelde haklı olsa bile) fazla aşırı biçimde çıkışır, sinirlenir. hakem ile de üzerine fazla vazife edinerek konuşur bazen. frenlenir diye umut ediyorum ileride.

sahanın içinde hep yer almasının olumlu tarafı konsantrasyonunu hiç yitirmemesi. maçlara iyi hazırlanması ve bunun yanında sporculuğun gerekleri içerisinde yaşaması. bir nokta da eksik saptamak. geçiş oyunlarını savunmakta sıkıntı yaşadığı kendisinin de beyan ettiği bir şey. ''hocalarım ile bireysel olarak bunun üzerinde çalışıyoruz'' şeklinde bir demeci var. ajax gibi her futbolcuya birey birey eğitim verilen bir yer ise bunu en iyi geliştirebileceği yerlerden.

sonuç

genel değerlendirme, sonuç, ne dersek diyelim. 4-3-3 ve benzeri formasyonlarda orta alanın her yerinde görev alır. 4-4-2'de ise orta dörtlünün merkezinde iyi randıman verir, kenarlarda ise zorunlu kalındıkça oynar. altyapıda 4-4-2 eğitimi almamış olması ise bir handikap teşkil edebilir. dennis bergkamp'a benzetilir ancak ben oyunu daha geride oynadığı için onu daha çok ajax'ın mevcut kaptanı olan davy klaassen'e benzetiyorum. benzer bir fiziksel yapısı ve benzer bir ''skor açlığı'' var ikisinde de. tek fark van de beek'in top becerisi ve teknik kapasite olarak a takımdaki selefinden daha iyi olması.

2014-2015 sezonunda ajax altyapısının en değerli oyuncusu seçildi. ajax ile 2020 yılına dek sözleşmesi var. çok yakın zamanda a takım maç kadrosunun parçalarından olacağına inanıyorum. ajax b takımı ile hollanda 2.lig, u19'da ise uefa gençler şampiyonlar ligi deneyimi var. ayrıca 2014 yılında u17 avrupa şampiyonası ikincisi olan hollanda takımının da bir mensubu. hollanda ve ajax'ı 1996-1997 grupları üste taşındığında güzel bir gelecek bekliyor, üstüne basa basa söylüyorum. van de beek de bu devrimin önemli parçalarından biri olacaktır.

@oguzhann10

dinsdag 3 november 2015

bartosz kapustka



yazı başlığını gören biri çok kuvvetle muhtemel ''ya bu bir yemek değil mi'' der. ben demiştim adını ilk adını duyduğumda. lahanayı hiç sevmeyen bir insan olarak kapuska'dan da doğal olarak hoşlanmadığımı belirteyim ayrıca. neyse, konumuz futbolcu kapuska. bu arkadaşın soyisminde ekstradan bir t var sadece, bunu da söyleyeyim.

bartosz kapustka yükseliş trendinde olan polonya futbolunun bel bağlayacağı isimlerden biri. arkadiusz milik, robert lewandowski ve grzegorz krychowiak gibi isimleri çıkardılar. bu oyuncuların yanında kamil glik, lukasz piszczek, jakub blaszczykowski ile wojciech szczesny gibi parçalarla sağlam bir iskelet oluşturdular. sırada da bartosz kapustka ve bartolomiej dragowski var. dragowski şahane bir kalecidir, onu da satır içinde vurgulamış olalım.

kapustka aralık 1996 doğumlu bir orta alan oyuncusu. 2014 yılında henüz 17 yaşındayken polonya ligi'nde ilk maçlarına çıktı. ondan da bir yıl sonra a milli takım davetini kaptı. u19'dan sonra u20 ve u21'i atlayarak direkt a milli takım oyuncusu olmasını da kayda geçelim, dursun. şu an cracovia krakow oyuncusu ancak yakın zamanda avrupa yapacaktır, tahmini fiyat 5 milyon euro olmak kaydıyla. fazla uzatmadan oyuncuyu çok kısaca tarif etmeyi uygun buluyorum.

tempolu, hızlı ancak dayanıklılık arttırması gerekiyor. fiziki gelişimi tamamlanmamış ve kalınlaşabilir. alper potuk'un ayakları iyi olanı olarak tarif ederim genellikle, yere sağlam basıyor ama daha da irileşebilir. topa yön verebiliyor, derin top atabiliyor, bunun yanı sıra da kısa pasları net yapmakla birlikte şutu da olan bir futbolcu. topla driplingi ekleyince de iyi bir silah haline geliyor. hem iç, hem de kanat oyuncusu olaran işlevi var ve olası bir euro 2016 macerasında dikkatle izlemenizi önerir, saygılarımı sunarım.

zaterdag 10 oktober 2015

salı paris'e gidelim mi?

2 ay önce blogun taslaklarına yazdığım bir yazı vardı. sonra çok karmaşık bir anlatım şekli olduğu için o yazıyı taslaklara bırakıp hollanda maçı sonrası twitter'da üç beş kelam ve bir caps ile türkiye'nin en iyi üçüncü olabileceğini anlatmaya çalıştım. bitime sadece 1 maç kala bu ihtimal hala baki. üstelik artık gruplar da netleşti. anlatması daha kolay, bu yüzden yine de yazmaya karar verdim. belki bir umut, umuttur insanı yaşatan.

uefa en iyi grup üçüncüsünü belirlemek için tüm grup üçüncülerini alt alta sıralar ve alınan puanlara göre oradan en iyi üçüncüyü belirler. bir adet beşli grup olduğundan onlar daha az maç oynadığı için haksız rekabet oluyor tabii. bunu engellemek için altılı gruplardaki grup sonuncularına karşı oynanan maçlar en iyi üçüncülük değerlendirmesine alınmıyor. bundan ötürü şu oluyor.

biz a grubu takımıyız. 15 puanımız var. izlanda'yı yenersek 18. kazakistan grup sonuncusu olursa altı puanımız silinecek, 12 puanımız olacak yani. letonya grup sonuncusu olduğunda ise 2 puanımız silinecek ve 16 puan ile sıralamaya gireceğiz. tabii bunların hepsi izlanda'yı yenersek.

şimdi kısaca kalanını açıklayalım. b grubunda üç takımın üçüncü olma ihtimali var. herkes sonuncuyu sürekli yendiği için en yüksek puanlı ihtimalle tavan puanı belirleyelim. aynı zamanda en olası ihtimal. bosna'nın kıbrıs deplasmanında kazanması. mevcut puanı 14, kazanırsa oldu 17. 6 puanını sildiğinizde 11 puan ile değerlendirmeye girecek.

c grubunda slovakya ve ukrayna (19'ar puan) var. ikili averajda slovaklar ukrayna'nın önünde olduğundan slovakya'ya lüksemburg deplasmanında kazanmak euro 2016 bileti için yetecek. ikisi de kazanırsa (maksimum puan) ukrayna üçüncü olacak. o yüzden onlara bakalım. ispanya'yı yenerlerse 22 puan, 6 silinince de 16. grubun sonuncusu olma adayı iki takımı da iki kez yendiler zira. sürprizler olursa zaten bu maksimum puan düşecek ve daha az puanla değerlendirmeye girecek bu takımlar.

d grubu üçüncüsü almanya'nın gürcistan ile en kötü berabere kalıp bileti alacağını varsayarsak polonya ya da irlanda'dan biri olacak. ikisinin de maksimum puanı aldığı opsiyon tabii ki beraberlik, çünkü şu an da aynı puandalar. polonya averaj ile euro 2016 yapacaktır bu durumda (ikilide eşitler). irlanda da 19 - 6 (cebelitarık puanları) eşittir 13 ile değerlendirmeye girecektir.

e grubunda üçüncülüğü garantilemek için slovenya'ya san marino deplasmanında bir puan dahi yetiyor. slovenya en iyi grup üçüncüsü değerlendirmesi için maksimum puanına erişti çünkü san marino deplasmanında alacağı puanlar bu değerlendirmeye alınmayacak. yani şu anki puanı 13'ten iç sahadaki san marino galibiyetini sildiğimizde değerlendirmeye girecek puan adedine erişmiş oluyoruz (10).

f grubunda macaristan 16 puan ile grup üçüncüsü oldu. grup sonuncusu yunanistan'dan sadece bir puan aldılar ve hesaplamaya 15 puan ile girecekler.

g grubunda rusya ve isveç mücadelesi var. rusya kaybetmediği sürece euro 2016'da. evinde karadağ ile oynuyor. ikisi de kazanırsa max puan oluyor ve bu durumda 18 puanla üçüncü isveç oluyor. sonunculuğu garantilenen moldova'dan 6 puan alan isveç 12 puan ile değerlendirmeye alınır.

h grubunda ya hırvatlar ya norveçliler üçüncü olacak. norveç'in puanı 19. hırvatistan'ın 17. norveç son maç garantilemiş italya'ya gidiyor. hırvatistan ise malta'ya. hırvatistan muhtemelen kazanır ve 20 yapar. norveç kazanamazsa üçüncü olur. en yüksek puanlı ihtimalde 20 puanlı hırvatistan üçüncü olur. malta maçları silineceğinden 14 puan ile değerlendirmeye girer.

I grubunda zaten kimseden puan silinmeyeceği için 12 puan ile danimarka girecek hesaba.

bu anlattıklarımı tabloya (aşağıdaki tabloda slovenlerin san marino'yu yeneceği varsayıldı) dökecek olursam en yüksek puan ihtimali ile grup üçüncüleri geliyor.




gelelim bizim grubumuzdaki ihtimallere.


izlanda'nın bizi yenme ihtimali bırak en iyi üçüncü olmaya çabalamayı, play-off oynarmıyız sorusunu dahi akıllara getirir. o topa girmedim. gördüğünüz gibi. yukarıdaki tabloda tüm takımlarla en az denk puana erişmek için tek ihtimalimiz var o da kazanıp kazakistan'ın da letonya'yı yenmesini beklemek. bu ihtimalde (eğer ispanya'yı yenerlerse) ukrayna ile denk puana ulaşacağız ve averaj onlardan yana olduğundan onlar en iyi üçüncü olur. kısacası, direkt olarak euro 2016'ya gitmek için şu üç skora ihtiyacımız var.

  • Ukrayna İspanya'yı yenmemeli.
  • Kazakistan Letonya'yı yenmeli.
  • Biz İzlanda'yı yenmeliyiz.
en iyi üçüncü olamadığımızda ise şu olacak. en iyi üçüncülerin ayrı tutulduğu biçimde kalan 8 takım play-off oynayacak. uefa'nın garip bir hesaplama yöntemi var ve o yöntem ile takımlar sıralamaya konup en iyi dört takım birbirinden korunuyor. o sıralamayı (son oynanan maç öncesi versiyonu ile) ŞURADA bulabilirsiniz. 

en olası gördüğüm dağılım ile şöyle bir şey bekliyorum.

en iyi üçüncü : macaristan
8 takım : ukrayna, türkiye, bosna, irlanda, slovenya, isveç, norveç, danimarka
seribaşları : ukrayna, bosna, danimarka, isveç
seribaşı olmayanlar : irlanda, norveç, türkiye, slovenya

bu en iyi üçüncülük olayı konusunda şansımıza dair fikrimi merak ediyorsanız, bence düşük ama ihtimal var. 2 ay evvel hesaba başladığımda ''yok artık'' diyordum ama bitime çok az kala hala ihtimal varsa o ihtimali de gözardı etmemek gerek.

elimden geldikçe bilgilendirmeye çalıştım. yazı uzun oldu ancak en azından tüm soru işaretlerini giderdiğimi umuyorum. salı akşamı her şey gönlümüzce olur umarım. selamlar.

oğuzhan
@oguzhann10


woensdag 7 oktober 2015

rapor | ivan saponjic



sırtı dönük oyunda uzmanlaşmış santrforların avantajları çok fazladır. hele hele hareketliyse ve çizgilere kadar gelip top alabiliyorsa. o topu aldığı anda 4-5 saniye ayağında tutabilmesi bile takımın geri kalanının topa yaklaşmasına sebep olur. otomatikman o ''takım boyu'' olarak adlandırılan şey de kısalır. takım boyu nedir? en ilerideki oyuncu ve en gerideki oyuncu (kaleci dışında) arasında olan mesafe. bu ne kadar kısaysa paslaşmalar o kadar kolay yapılır ve top kaybı ihtimali azalır (becerikli bir takım iseniz). ayrıca top kayıplarında anında hamle yapmak için daha kısa mesafe kat ediyorsunuz ve top kapma ihtimaliniz kolaylaşıyor. rakibe daha az zaman veriyorsunuz sonuçta. git-gelleri daha kısa mesafede yaptığınız için daha eforlu yapabilirsiniz ve fiziken toparlanma süreniz de daha kısa olur. dönen topları alan takım olursunuz ve orta sahanıza da nicelik olarak yeterince hakimseniz zor maç kaybedersiniz. taraftara keyif de verirsiniz ayrıca.

işte ivan saponjic bu tarz bir forvet. fiziği sebebiyle altyapılarda da hep dikkat çekmiştir ve akranı luka jovic'in aksine ''hedef santrfor'' olarak yetiştirilmiştir. jovic ise daha çok dripling üzeri üreten, daha gezgin olan ve saponjic'ten farklı bir profile sahip olan biri. neyse, lafı uzatmayalım. konumuz saponjic. futbolcuları artık 4 değer üzerinden yorumlamayı uygun buluyorum. bu değerlendirme biçimini öğrendiğimden beri kafamda fikir oluşturmak daha kolay oldu. bu yüzden konsepti biraz değiştirip yeni bir formatla yazacağım saponjic'i. umarım yeterli olur.

fiziksel kapasite

dört değerin dördü de birbiri ile bağlantılı. fiziksel olarak (karın kası, bacak) güçlü değilsen kafa tekniğin ne kadar iyi olursa olsun sen o topa vuramazsın. saponjic fiziksel gelişim olarak iyi yolda. kendi yaş grubu için çok çok iyi, a takım düzeyinde ise iyi bir fiziğe sahip. fark yaratmak için de daha gidecek yolu var. bel gücü son derece iyi. top ve rakip arasına iyi girdiğinde o bel ile en kötü faul alıyor. aerobik özellik olarak gelişmiş olduğuna inanıyorum ve kendisi de buna inanıyor olsa gerek ki fırsat buldukça zor toplarda röveşata dener. bate'ye böyle bir golü var hatta. hızlanması gerektiğini düşünüyorum dar alanda. yani top ayağına geldiğinde ne yapacağına karar verip ona göre davranmak. tecrübe ile bu pozisyonları azaltacaktır. gerisi zaten kendi ağırlığı, ona yapabilecek fazla bir şey yok.

ikili mücadeleleri en kuvvetli stoperlerden dahi almak için de gerek omuz gerekse bacak gücünde kaydedebileceği aşamalar var. ivan son derece hareketli. her yere gelip top alır ve dayanıklılığı da iyi. ama süratli bir oyuncu değil. açık alanda etkili olamaz. ondan iyi faydalanabilmek için ya oyunu rakip yarı alana yıkacaksınız, ya da hücuma çıkarken takım halinde iyi çıkıp sırtı dönük oyunu üzerine setler oluşturacaksınız. bir örneğini yazının sonunda ''PS'' yazarak verdim.

teknik kapasite

daha basit bir tabir ile ''yetenek''. ayak içi ile pas, hem ayak içi hem de üstü ile bitiricilik, kafa vuruşları. bunların çoğunu üst seviyede yapabiliyor sapo. dripling becerisi yok, çok dar alanda pek etkili değil. bu yüzden yetenek olarak elit bir oyuncudan bahsedemiyorum. ancak yapması gereken temel işleri çok iyi yapıyor ve bu meziyetleri zaten ona üst düzeyde yetecektir. 

aslında daha çok detaya girilir ancak temel olarak oyuncuyu tanıtma amacında olan bir yazı için bu kadarı yeterli. örneğin cepheden gelen toplardaki kafa topu yüzdesi ya da kenardan gelen ortalardaki kafa topu yüzdesi gibi detaylara girmiyorum. olası bir transferde değinilebilecek konular olacaktır. ters ayak (yani sol) münasebeti de oldukça zayıf ve tamamen sağ ayağına odaklanılması gereken bir oyuncu. hünerleri o ayakta zira.



taktik bilgi

meali oyun zekası. partizan akademisinden yetişmiş bir futbolcunun futbol bilgisini sorgulamanın bana göre anlamı küfür etmektir. ancak ne düzeyde olduğunu konuşabiliriz. önde pres esnasında genelde iki stoperin arasını kapatıp stoperi topla driplinge veya ortadan pasa zorlayan biri. amaç rakibi uzun topa zorlamak ise santrforunun bunu yapması iyi bir temel atmaktır. ivan ayrıca daha agresif olup karşılamak yerine direkt rakibi zorlayan koşular da yapabiliyor. bu koşular da topa sahip olan oyuncuya yönelik, üstüne yani. 

oyununu sırtı dönük oynayabilmeye endekslemiş oyuncular genelde zeka olarak belli bir standardı yakalamıştır zaten. sadece sırtı dönük top almak yetmiyor. o topu aldıktan sonra gereken sabrı gösterip arkadaşlarını topla doğru biçimde buluşturmak ve bunu sürekli yapmak da bir meziyet. ivan saponjic'in üst düzey stoperlerin tercihlerini ve savunma biçimlerini öğrenmesi zaman alacak. bu da atlayacağı bir eşik. ancak futbol zekası oldukça gelişmiş bir santrfor olduğunu düşünüyorum.

ha bir de not düşeyim. ivan kardeşim ne olur çizgiye inen oyuncuları rahatlat. altıpasın içine girmek yerine penaltı noktasına çık, yüzde doksan boşta kalırsın yüzde seksen de golü yaparsın. iyi santrforları en iyi santrforlardan ayıran şeylerden biridir bu.

mental kalite

oyundan kopmaz, inatçıdır, hatta sertlik göstermekten çekinmez. henüz 1 yıldır düzenli profesyonel futbol oynayan saponjic'in baskıya karşı dayanıklılığını anlatabilecek bir veri yok elde. ilk defa maç kazanmanın gelişmenin önünde görüldüğü bir ortamda çünkü. daha takımının birinci santrforu olmadı, önemli maçlarda önemli süreler almış olsa dahi takımı ve taraftarı için rolü şu an hala ''küçük''. rakiplerin de yaklaşımı doğal olarak farklı. oyun olarak büyüdükçe ''önlem alınan'', ve ''üzerinde beklenti bulunan'' oyuncu olacaktır. 

özgüveni yüksek bir futbolcu olması ise bana göre önemli bir artı. altyapı çıkışlı futbolcuların üst düzey futbolda ayak uydurması gereken ilk şey oradaki adamlardan farkı olmadığını anlamasıdır. bunu anlayamayan oyuncular kaybolup giderler, anlayabilen oyuncular yeterli kaliteye sahipse barınırlar. ''büyük abiler'' ile kıyasla daha iyi olduğuna inanan ve bunu sahaya yansıtan genç futbolcu ise büyük oyuncu olacaktır. ivan şu an gözümde ikinci kategoride. bu kategoride olup da çok iyi bir futbolcu olunabilir.

sonuç

ivan saponjic'in çok iyi bir santrfor olacağını düşünüyorum. ama ''en iyi'' santrforlardan olacağını düşünmüyorum. robert lewandowski ve edin dzeko arasındaki farktır ivan saponjic. saponjic'in benim nezdimde maksimumu dzeko'dur, lewandowski olmak ise ayrı bir yeti, klas gerektirir. benzer özelliklerde olsalar bile lewandowski farklı klasın oyuncusudur. 

size dürüst olayım mı? ivan saponjic yerinde olsam, teknik adamı öğrensem ve fenerbahçe kadrosunu görsem partizan'da kalmayı tercih ederdim. ya da menajerime haber verirdim ve geçen yaz nabız yoklayan anderlecht'in hala ilgisi olup olmadığını sordururdum. yetiştirici ve zorlayan bir ortamda sürekli süre almak, bu süreyi alırken de dozunda ama iyi bir taraftar baskısıyla karşılaşmak bu tarz bir oyuncu için idealdir. mitrovic böyle attı adımını premier league'e. 

fenerbahçe ivan için ''yetiştirici'' bir ortam değil. en azından 108 yıllık tarihinde olmadı. artık bu genetiğin de değişmesi gerektiğini düşünüyorum o ayrı. belki de ivan'ın transferi buna yönelik bir adım olacak, ama her koşulda kendisi açısından bir risk olacaktır. sırf onun yerine kendimi koysam ben bu adımı atmazdım. fenerbahçe açısından ise bu yazıda bahsettiğim defoları üzerinde çalışıldığında ve gerekli süre verildiğinde son derece iyi bir transfer olur. o şimdiden katkı vermeye hazır, ve geleceğe yatırım amaçlı alınabilecek santrforlar arasında belki de en iyi 5-6 oyuncudan biri. 

PS : örnek mi? geriden uzun top, saponjic alacak, yanaşan orta saha oyuncusunu bulup ceza sahasına koşacak. orta saha birkaç saniye içinde bindiren kenar oyuncusunu bulacak, o da orta ile saponjic'i yoklayacak. böyle bir şey. 

oğuzhan
@oguzhann10


maandag 6 juli 2015

oyuncu raporu | tonny vilhena


Profil
Tam adı ile Tonny Trindade de Vilhena, 1995’in ilk günlerinde Hollanda’da Angolalı bir baba ve Hollandalı bir annenin evladı olarak dünyaya geldi. Futbola küçük yaşta kaydolan Vilhena, henüz 8 yaşındayken Feyenoord altyapısına girdi. Hollanda alt yaş milli takımlarında önemli roller üstlendi, 2011 ve 2012’de üst üste iki kez Avrupa şampiyonu olan Hollanda U17 Milli Takımı’nın kritik parçalarındandı. Henüz 17. yaş günü yeni geçmişken ilk kez A Takım formasını bir Venlo maçında giydi. 2011-2012 sezonunda 6 maçta forma giyen Vilhena, esas patlamayı bir sonraki sezon yaptı.
2012-2013 sezonundan bahsediyorum. Toplamda 30 maça çıkan Vilhena, 4 gol kaydetti ve üstelik kariyerinde ilk kez Hollanda A Milli Takımı’na davet edildi. Hiç süre alamasa da, o yaşta orada bulunması büyük bir olaydı. Baskı altında oynamak zorunda kalan, ve buna genç yaşta alışmış olan oyunculardan birisi Vilhena, biraz yokluktan ötürü de olsa. Feyenoord’da ilk kez ilk 11’de başladığı maç son derece sert bir deplasman olan Twente deplasmanıydı, ve harika bir futbolla takımının 2-0 kazanmasında pay sahibiydi Vilhena. Ertesi sezon A takım bazında ilk golünü AZ Alkmaar’a yine deplasmanda attı.
Ailesi ile birlikte bir sportif plan çizdi ve Feyenoord’da ilk profesyonel sözleşmesini imzalarken bu rotası, planlaması övgü aldı. Avrupa kulüpleri çok erken teklifler yaparken Vilhena, Feyenoord’da kalıp orada iyice sivrilmeyi tercih etti(aynı takımda oynadıgı Karim Rekik ve Kyle Ebecilio’nun aksine). 94 jenerasyonu ile birlikte oynayıp çıktı Vilhena, 95’li olmasına rağmen. Yaşça büyüklerle oynadı üstün yetenekleri sayesinde, gelişimi hızlandı ve şu anki haline ulaştı.
Tarz
Ofansif nitelikleri daha baskın olan bir orta saha oyuncusu Tonny Vilhena. Edgar Davids ve Steven Gerrard gibi futbolcularla kıyaslanması maç kazanma arzusu, istek ve nitelikleriyle alakalı. Feyenoord’da üçlü orta sahada kesicinin yanında sol iç olarak görev alıyor, profili ise maçtan maça değişiyor. Bazen hücum hattına en yakın adam oluyor, bazen ise çift yönlü görev alan oyuncu olmak zorunda kalıyor. Her ne kadar ofansif olarak daha başarılı bir futbolcu olsa da, oyunun iki yönünde de etkileyici işler yapabilecek bir oyuncu aslında tarz itibariyle.
Güçlü Yönleri
Öncelikle boyuna göre çok güçlü olduğunu belirtmek gerek. Kuvvetinin yanında ekstra olarak içinde bir güç var. Arzulu, agresif ve kaybetmeyi sevmeyen bir yapıda. Bu yapısı zaman zaman aşırıya kaçıp gereksiz fauller ve kartlar görmesine sebep olsa da, genel itibariyle oyununa daha çok olumlu yansıyan bir nitelik. Feyenoord kulübü ve taraftarıyla bu anlamda psikolojik olarak iyi örtüştüğünü belirtmekte fayda var. Defansif anlamda ön alan baskısını iyi yapabilecek nitelikte. Mücadele gücü yüksek ve ikili mücadeleleri de kolay kaybetmiyor, yılmıyor.
Esas meziyeti ise toplu oyunda ortaya çıkıyor. Çabuk top kullanabilen, hızlı düşünen ve hedefi daima sahayı dikine kat etmek olan bir oyuncu ( pasla ya da dripling ile). Bu yüzden, hücuma en yakın olan orta saha oyuncusu olarak oynaması daha mantıklı görünüyor göze, hem temposu hem defansif kabiliyeti hem de ofansif orijinli bir oyuncu olmasından sebep. Sol ayağı ile son derece etkileyici paslar çıkarabiliyor Vilhena, kısa, orta ve uzun mesafeli olarak, hem hücum geliştiren hem olgunlaştıran hem de bitiren cinsten. Hamle hızının yüksek olması bir yana, ilk top kontrolü üst düzey ve bu sayede hem baskıdan daha kolay kurtulabiliyor hem de eşleşme avantajını ele geçiriyor.
Tabi bu nitelikleri teknik adamlar daha farklı biçimde de kullanabilir. Savunma önünde top alan ve dağıtan oyuncu rolünü de alabilir ilerleyen yıllarda. Tıpkı Andrea Pirlo’nun iki fiziksel kabiliyeti üst düzey oyuncunun gerisinde top dağıtan, ilk topları alan ve rejisörlük yapan rolü gibi. Teknik adam tercihlerine bağlı ancak hem fundamentalı hem de arzusu ile orta alanda birçok role uygun olabileceğini düşünüyorum.
600x400-kd-1266021
Zayıf Yönleri
Kısa bir oyuncu olması (1.72) onu hava toplarında sıkıntılı bir isim haline getiriyor. Zamanlamasının da pek iyi olduğu söylenemez. Ayrıca bölgesindeki bir oyuncu için ters ayak münasebeti henüz beklenen seviyede değil. Size sorunu giderilecek bir sorun değil haliyle; ancak defansif anlamda ikili mücadelelerini bir kenara bırakacak olursak, yatarak müdahalelerinde topu tutturma konusunda da bir standart yakalamış değil. Ters ayak münasebeti ve bu tip defansif ilk hamlelere odaklanır, halihazırda iyi olan özelliklerini de üst düzeyde fark yaratabilecek kıvama getirirse (ki buna yakın aslında), gelecek parlak.
Dipnot olarak skor yapmasını, uzaktan ve yakından kaleyi daha fazla yoklaması gerektiğini belirtmekte yarar var. 26'sı kenardan gelme olmak üzere 86 lig maçına çıkıp sadece 10 gol kaydetmesi (8 de asisti var) çok da olumlu bir istatistik değil. Georginio Wijnaldum gibi (benzer boy-kuvvet orantısına sahipler, hatta Vilhena yaş kıyası yapıldığında daha kuvvetli) kariyeri ilerledikçe gol koşusu yapmayı öğrenmeyi odak noktası haline getirmeli. Kale önünde istatistiksel olarak gelişmesi gerekecek.
Transfer Durumu
2016 yılına dek sözleşmesi var Feyenoord ile ve süre almak için artık kulübünden ayrılmak istiyor. Yeterli şansı bulamadığına inanıyor. Kariyer planlamasını ailesi ile birlikte çok seçici yapan biri Tonny. Doğru planı sunan bir takım ile kaderini birleştirmesi olası (bu Feyenoord da olabilir, başkası da). Yeni sezon hazırlık kampında kendi taraftarlarının saldırısına uğraması, ayrılma fikrini daha da baskın hale getirmiş olabilir diye de not düşelim.
Gelecekte Ne Olur?
Hollanda Milli Takımı’nda henüz süre alamadı ama davet almışlığı var. Sneijder gibi oyuncuların izinden gidip çok genç yaşta A Milli Takım’a davet edilip o havayı soluması önemli bir veri. Feyenoord’da form yitirdi ve kesik yedi ama bunun potansiyeli ve yeteneğinden bir şey eksilttiğine inanmıyorum. Tonny mentalitesindeki bir oyuncu bu sıkıntılardan en iyi şekilde çıkacak kapasitede. Davids ve Gerrard benzetmeleri boşuna değil, her iki oyuncudan da bir şeyler taşıyor repertuvarında. En azından Avrupa'da başaltı düzey sayılabilecek takımlara kadar çıkabilecek bir oyuncu potansiyeli taşıdığına inanıyorum.
oğuzhan
@oguzhann10

woensdag 17 juni 2015

21 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası 2015

Ön Tanıtım ve Turnuva Statüsü

21 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası, 17.06.2015 tarihinde Çek Cumhuriyeti'nde start alacak. Sayısız takım önce grup aşamalarında ter döktü. 16 takıma kadar indirgenen ekipler, play-off'ta ölüm kalım mücadelesi verdi ve 8 tanesi bu özel şampiyonaya katılmaya hak kazandı. Açıkçası 8 takımlı bir turnuva, Avrupa gibi futbolun beşiği diyebileceğimiz bir kıtaya yavanmış gibi gözükse de daha elit ve çetin bir organizasyonu da beraberinde getiriyor. Turnuvada oynayan tüm oynayan oyuncular 21 yaşın altında değil, hatta çoğu değil diyebilirsiniz. Elemelerin başladığı tarih baz alındığı için böyle bir karışıklık söz konusu ve 23 yaşından 'gün alan' oyuncular bile mevcut. Biraz da bu turnuvanın önemini ve geçmişini değerlendirip, bir arada ele almadan önce en önemli detaylardan birini es geçmeyelim. Dörderli iki gruptan oluşan turnuvada ilk 2'ye giren takımlar, yani yarı finalistler aynı zaman 2016 Olimpyatları'na katılma hakkını da ele geçirecekler. İki grubun üçüncüsü ise play-off oynayarak son bileti kapmaya çalışacak.

A Grubu: Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Almanya, Sırbistan.

B Grubu: İngiltere, İtalya, Portekiz, İsveç.

Son Turnuva

2013'te İsrail'de düzenlenen turnuvada maç kaçırmamıştım. U21 hakikaten çok farklı bir seviye. Şampiyonlar Ligi çeyrek finalleri tadında geçtiğini, 3. sıranın Olimpiyat vizesi için bir umut olmasından dolayı son ana kadar mücadelenin sürdüğünü belirteyim. 2013'te Italya, Norveç, İsrail ve İngiltere'den oluşan A Grubu'nda İtalya ve Norveç ilk 2 sırayı alırken, İngiltere 0 puan ile çok sağlam patlamıştı. İngiltere kadrosu çok sağlam olmasa da ismi 3-4 puan toplar gibi geliyor insana. Verratti, Immobile, Gabbiadini, Borini ve Destro gibi yıldızlara sahip İtalya grubu domine etmeyi başarmıştı. Diğer grup ise İspanya, Hollanda, Almanya ve Rusya'dan oluşuyordu. Sıralama aynen bu şekilde oldu. Adaletsiz İspanya kadrosu (bkz. De Gea, Thiago, Tello, Isco, Morata, Muniain, Koke, Carvajal...) tulum çıkardı. Ardından gelen takım ise şu andaki milli takım jenerasyonunu bu turnuva sayesinde netleştiren Hollanda. (Blind, Indi, De Vrij, Clasie, Depay vb.). Çok kaliteli bir kadroyla gelmeyen Almanya ve Dzagoev harici bir yıldızı bulunmayan Rusya, turnuvaya veda etti.

Yarı finalde İspanya Norveç'i 3-0, İtalya da Hollanda'yı 1-0 ile geçti. Final ise unutulmazlar arasındaki yerini çoktan aldı. Turnuvanın açık ara en kaliteli iki kadrosunu karşı karşıya getiren finalde Thiago Alcantara'nın şahsi şovunu izledik. Thiago'nun 6, 31 ve 38. dakikalarda yaptığı hat-trick ile ilk yarıyı 3-1 önde kapatan İspanya, turnuvanın en iyi 2. oyuncusu Isco'nun penaltı golüyle rahatladı ve maçı 4-2 kazanarak şampiyon oldu. Immobile ve Borini'nin attığı goller İtalya'ya şampiyonluk adına yetmese de, ileride isimlerinden fazlasıyla söz ettirecek bir oyuncu grubunun tecrübe kazanması adına eşsiz bir turnuvayı geride bıraktılar.

Geçmiş turnuvalar ve çıkan yıldızlar

Geçmiş turnuvaları şu oldu, bu oldu şeklinde anlatmak manasız. Ancak turnuvada parlayan oyuncuları, bir başka deyişle 'Altın Ayakkabı' ödülünü kazanan oyuncuları paylaşarak turnuvanın önemini kavramanızı yeğlerim. 1978’de Vahid Halilhodzic, 1980’de Anatoli Demianenko, 1982’de Rudi Völler, 1984’te Mark Hateley, 1986’da Manuel Sanchis, 1988’de Laurent Blanc, 1990’da Davor Suker, 1992’de Renato Buso, 1994’te Luis Figo, 1996’da Fabio Cannavaro, 1998’de Francesc Arnau, 2000’de Andrea Pirlo, 2002’de Petr Cech, 2004’te Alberto Gilardino, 2006’da Klaas Jan Huntelaar, 2007’de Royston Drenthe, 2009’da Marcus Berg, 2011’de Juan Mata, 2013’te Thiago Alcantara; bu önemli organizasyonda 'en değerli oyuncu' unvanına layık görüldü. Bence isimler konuşsun, biz susalım.

Türkiye'nin karnesi

Irmağının akışına ölürüm Türkiyem, Türkiye'miz... Yalnızca 2000 senesinde Slovakya'da düzenlenen organizasyonda yer almayı başarabildik. Nihat Kahveci, Yıldıray Baştürk ve Ahmet Dursun haricinde çok fazla hatrı sayılır oyuncuyu barındırmayan ekibimiz, Polonya'yı 2-1 ve 1-0'lık mücadelelerin sonucunda play-off aşamasında saf dışı bırakarak 8 takım arasına adını yazdırmıştı. Daha sonra ev sahibi Slovakya, İngiltere ve İtalya ile aynı gruba düşen Milliler, ziyadesiyle üzdü. Lampard'li İngiltere'den 6, Pirlo'lu İtalya'dan 3 ve Mintal'li Slovakya'dan 2 gol yiyen Milliler, grubu puansız tamamlayıp vatana dönmüştü.


Takım Analizleri

A GRUBU

ÇEK CUMHURİYETİ

Kadro

Kaleciler: Tomas Koubek (Hradec Kralove), Jiri Pavlenka (Ostrava), Michal Reichl (Olomouc).

Savunma: Jan Baranek (Plzen), Jakub Brabec (Sparta), Tomas Holes (Hradec Kralove), Jakub Jugas (Brno), Roman Polom (Dukla Praha), Matej Hanousek (Dukla Praha), Matej Hybs (Jihlava), Tomas Kalas (Chelsea), Pavel Kaderabek (Sparta Praha).

Orta saha: Martin Frydek (Liberec), David Houska (Olomouc), Ladislav Takacs (Teplice), Lukas Masopust (Jablonec), Robert Hruby (Slavia), Ondrej Petrak (Norimberk), Tomas Prikryl (Dukla), Michal Travnik (Slovacko), Jaromir Zmrhal (Slavia Praha), Jan Kliment (Jihlava), Ladislav Krejci (Sparta Praha), Adam Janos (Jihlava).

Hücum: Vaclav Kadlec (Sparta), Jiri Skalak (Mlada Boleslav).

Takım Analizi

Ev sahibi Çek Cumhuriyeti, haliyle ön eleme oynamadan turnuvaya katıldı. Hazırlık maçlarını incelediğimiz zaman, Portekiz'e karşı alınan 1-0'lık galibiyet son derece dikkat çekici. Takımın başında Jakub Dovalil var. Türkiye'deki karşılığı Raşit Çetiner. Kısacası alt yapı futboluna hayatını adamış bir isim ve sonunda bir şekilde neticesini aldılar. Ancak Dovalil'i turnuva öncesinde ciddi problemler bekliyor. Meşhur Granada-Watford-Udinese üçlüsünün sahibi Pozzo ailesinden, Matej Vydra'ya izin çıkmadı. Watford'ta müthiş bir sezon geçiren yıldız oyuncunun yokluğu hücum gücünü ciddi şekilde baltalamış oldu. Ayrıca Danimarka ile oynanacak ilk karşılaşmada bir diğer yetenekli hücumcu Vaclav Kadlec ve savunma lideri Tomas Kalas'tan yoksun kalacaklar.

4-5-1 sistemini tercih eden ekibin kalesini Koubek koruyacak. Savunma hattında ise önemli isimler bulunuyor. Sparta Prag'da ciddi forma şansı bulan Brabec'in partnerliğini Plzen'li Baranek yapacak. Sol bekte Matej Hybs atakları destekleyecek. En sevdiğimiz yemeği en sona bırakırız ya, en iyi savunmacıyı da sona bırakalım dedim. Savunmacı demeye bin şahit lazım, sağ bek Kaderabek yaptığı toplu/topsuz koşularla Çek hücumunun en önemli silahlarından biri olacak. Bu sezon yaptığı 7 asistle dikkatleri çeken oyuncu, ligin en iyi oyuncusu unvanını da kazanmayı bildi. Çek Milli Takımı'nda da karşımıza çıkan oyuncu, turnuvanın en önemli yeteneklerinden biri.

5'li orta alanda stoperlerin hemen önünde, bir başka stoper kökenli isim Petrak yer alacak. Sağ içte Slovacklo'lu Travnik, sol içte ise Slavia Prag'lı duran top ustası Zmrhal yer alacak. Sağ kanatta muhtemel 11'lerde Tomas Prikryl gözüküyor, oraya ilerleyen dönemde Kadlec'in monte olması muhtemel. Kadlec hücum hattının en ucunda da yer alabilir ancak Çek basını sağ kanat ihtimalini daha yukarıda tutmuş. Sol kanatta ise Çek futbolunun en önemli genç yeteneklerinden biri Sparta Prag'lı Ladislav Krejci yer alıyor. Solak olmasına rağmen gerçek bir David Beckham hayranı olan Krejci, bu sebeple 23 numarayı sırtına geçirmiş. Soldan içeriye yağtığı bindirmelerle Çek hücumunun belki de en önemli yaratıcısı olacak.

Forvet hattında ise Vydra'nın yokluğundan dolayı Mlada Boleslav'lı Jiri Skalak'ı izleyeceğiz. Orta alanda ciddi anlamda yaratıcılık problemleri yaşayabilirler, bu bağlamda savunma ve kontratak futbolunu sıkça tercih edeceklerdir. Ev sahibi olmalarına rağmen Çek takımı turnuvanın en zayıf halkası gibi duruyor kağıt üzerinde. Ancak ülke futbolunun ve genç jenerasyonun adaptasyonu adına çok önemli bir turnuva. Kaderabek, Kadlec ve Krejci'yi gözden kaçırmamanızı tavsiye ederim.

DANİMARKA

Kadro

Kaleciler: Jakob Busk (Sandefjord), David Jensen (FC Nordsjaelland), Frederik Ronnow (AC Horsens)

Savunma: Alexander Scholz (Standard Liege), Christoffer Remmer (FC Copenhagen), Jannik Vestergaard (Werder Bremen), Patrick Banggaard (FC Midtjylland), Frederik Sorensen (Hellas Verona), Jonas Knudsen, LB (Esbjerg fB), Riza Durmisi (Brondby)

Orta saha: Jens Jonsson (AGF), Andreas Christensen (Chelsea), Pierre-Emile Hojbjerg (Bayern Munich), Lasse Vigen Christensen (Fulham), Christian Norgaard (Brondby IF), Nicolaj Thomsen (AaB), Uffe Bech (FC Nordsjaelland), Pione Sisto (FC Midtjylland), Rasmus Falk, (Odense Boldklub), Viktor Fischer (Ajax), Lucas Andersen (Ajax)

Hücum: Yussuf Poulsen (RB Leipzig), Emil Berggreen (Eintracht Braunschweig), Nicolai Brock-Madsen (Randers FC)

Takım Analizi

İzlanda'yı 0-0 ve 1-1 ile deplasman kuralı sayesinde elenerek turnuva vizesi almayı başaran Danimarka, turnuvanın ciddi sürpriz adaylarından biri. Tottenham maestrosu Eriksen ve Aston Villa'lı stoper Okore, yaşları tutmasına rağmen turnuvada yer almayacaklar. Takımın başında yerel futbolun yükselen isimlerinde Jess Thorup yer alıyor. Takıma aşıladığı hücum felsefesi ve yetenekli bir oyuncu havuzu ile asla pes etmeyecektır.

Takımın kalesini N'jaelland'lı Jensen'in koruması bekleniyor. Savunma ikilisi ise son derece güvenli. Werder Bremen'in yeni Mertesacker'i yakıştırmasını son derece hak eden Vestergaard ve Juve'li Sorensen savunma tandemini oluşturacak. Sağ bekte Liege'li Scholz, sol bekte ise Esbjerg'li Knudsen'i izlememiz yüksek ihtimal.

Orta alanda üçlü bir merkez ve onların da önünde iki kanat forveti tercih eden Thorup, burada da geniş bir rotasyona sahip. Savunmanın önünde Chelsea'li Christensen kesici rolde yer alacak. Fenerbahçe'nin 13/14 sistemini çok andıran bu takımda, genç oyuncunun rolünü Mehmet Topal ile bağdaştırabiliriz. Sağ içte Fulham'dan tanıdığımız, mücadeleci ve bir o kadar teknik bir oyuncu olan Vigen Christensen yer alacak. Sol içte ise dünya futbolunun yeni Iniesta'sı olabilecek bir potansiyele sahip olan Hojbjerg'i izleyeceğiz. Danimarka hücumunun temel yaratıcısı olmasını beklediğim Hojbjerg'in iyi bir gününde yapabileceklerinin sınırı çok fazla yok. Ajax'lı Lucas Andersen de dönem dönem rotasyonda katkı yapacak isimlerden biri.

Hücum hattını incelediğimiz zaman sağ kanatta Yussuf Poulsen'i görüyoruz. Leipzig'de müthiş bir sezon geçiren Poulsen, takıma katacağı dinamizm ile dikkatleri fazlasıyla üzerine çekecektir. Sol kanatta ise Ajax'ın genç yıldız adayı Viktor Fischer var. Çok ciddi bir sakatlığın ardından kendini piyasaya yeniden ispat etmek istiyor. Yetenekleri tartışılmaz. Midtjylland'lı Pione Sisto da bu iki oyuncunun arkasında, hatta bazen yerlerinde çok önemli işler yapabilecek bir potansiyele sahip. Stil olarak Southampton'lı Sadio Mane'yi andıran Sisto, duran top ve bire bir adam eksiltebilme artısıyla çok önemli olanaklar vaat ediyor. İleri uçta ise önemli bir hava hakimiyetine sahip olan Randers'li Brock Madsen'i izleyeceğiz.

Danimarka takımı, turnuvanın asla yabana atılmaması gereken takımı. Sırplar ve Çekler'i altlarına alarak bir üst tura yükseleceklerine olan inancım tam. Yukarıda da ballandıra ballandıra anlattığımız isimleri gözden kaçırmayın, çok keyifli bir hücum takımı bizleri bekliyor.

ALMANYA

Kadro

Kaleciler: Timo Horn (FC Koln), Bernd Leno (Bayer Leverkusen), Marc-Andre ter Stegen (Barcelona)

Savunma: Matthias Ginter (Borussia Dortmund), Christian Gunter (Freiburg), Dominique Heintz (Kaiserslautern), Robin Knoche (Wolfsburg), Julian Korb (Borussia Monchengladbach), Nico Schulz (Hertha Berlin)

Orta saha: Maximilian Arnold (Wolfsburg), Leonardo Bittencourt (Hannover), Emre Can (Liverpool), Kerem Demirbay (Kaiserslautern), Johannes Geis (Mainz), Joshua Kimmich (RB Leipzig), Felix Klaus (Freiburg), Mortiz Leitner (Stuttgart), Yunus Malli (Mainz), Max Meyer (Schalke), Amin Younes (Kaiserslautern)

Hücum: Serge Gnabry (Arsenal), Philipp Hofmann (Kaiserslautern), Kevin Volland (Hoffenheim)

Takım Analizi

Ukrayna'yı 2-0 ve 3-0 ile saf dışı bırakan Almanya, her zaman olduğu gibi turnuvanın en ciddi favorilerinden. 2009'da İngiltere'yi 4-0 ile geçerek şampiyon olan kadroda Neuer, Hummels ve Özil gibi isimler vardı ancak bu sefer işleri o kadar kolay değil. Horst Hrubesch takımın başında ve ekibini son derece iyi tanıyor.

Almanya savunmasına geçmeden önce kaleci rotasyonunu ele alalım, zira şaka gibi. Marc-Andre ter Stegen, Bernd Leno ve Timo Horn'dan oluşan rotasyon, üst seviyeyi de işin içine katsak bile dünyanın en iyilerinden biri, hatta belki de en iyisi olabilir. Stegen'in geçirdiği yorucu sezonun ardından kalenin Leno'ya emanet edilmesi bekleniyor.

Savunma hattında sağda Gladbach'lı Korb, önemli bir hücum katkısı verecektir. Savunmanın ortasında Wolfsburg'un kalesi Knoche ve çok iyi bir sezon geçirmese de büyük bir potansiyele sahip olan Matthias Ginter yer alacak. Sol bekte ise Christian Gunter'in dengeli bir oyun ortaya koyması olası.

Orta alana baktığımız zaman çok özel isimler var. 4-2-3-1 şablonunda ikilinin banko ismi Emre Can. Özellikle bu sezon Liverpool'da iki yönlü olarak muazzam bir oyun ortaya koyan Emre, Almanya orta alanının defansif lideri olacaktır. Yanındaki ismin ise Geis ya da Leitner'den biri olması muhtemel. Geis takıma olağan üstü bir duran top artısı katacak olsa da, Leitner'in de delicilik ve dinamizm vasıfları ondan fazla. Bu ikilinin önünde takımın beyni Schalke'li Max Meyer yer alacak. Fazla anlatmaya gerek yok, Alman futbolunun en önemli potansiyellerinden biri. Sağda ters ayaklı 'bücür' Bittencourt, solda ise takımın belki de en önemli hücum silahı Kevin Volland'ın yer alması bekleniyor. Volland'ı Avrupa futboluna ilgi gösteren bir seyircinin gözden kaçırma ihtimali çok düşük ancak gözden kaçıranların bu genç yetenekle tanışması için iyi bir fırsat. Ayrıca Yunus Mallı, Amin Younes ve Max Arnold gibi son derece yetenekli ön alan oyuncularına sahipler. Katkıları olacaktır.

Hücum hattında ise Hofmann'ın forma şansı bulmasını bekliyorum. Zaman zaman o bölgede Volland'ı da izleyebiliriz, ciddi bir tehdit oluşturacaktır. Arsenal'li Serge Gnabry'nin de kanat forvet pozisyonunda önemli katkıları gelecektir. Alman takımı disiplin ve tecrübe faktörleriyle rakiplerinin bir adım önünde. Özellikle takımdaki oyuncuların üst seviyede ciddi şans bulması en büyük artıları. Forma şansı bulmaları durumunda duran top üstadı Geis ve değerli arkadaşım Emre Erken'in tavsiyesi Kerem Demirbay'ı ayrı bir gözle izlemenizi öneririm.


SIRBİSTAN

Kadro

Kaleciler: Marko Dmitrovic (Charlton Athletic), Nikola Peric (Jagodina), Nemanja Stevanovic (Cukaricki)

Savunma: Marko Petkovic (Red Star), Filip Stojkovic (Cukaricki), Aleksandar Pantic (Cordoba), Uros Cosic (Pescara), Uros Spajic (Toulouse), Lazar Cirkovic (Partizan), Nemanja Petrovic (Partizan), Aleksandar Filipovic (Jagodina)

Orta saha: Aleksandar Kovacevic (Red Star), Darko Brasanac (Partizan), Mirko Ivanic (Vojvodina), Srdan Mijailovic (Kayserispor), Milos Jojic (Borussia Dortmund), Goran Causic (Eskisehirspor), Filip Djuricic (Southampton)

Hücum: Nikola Stojiljkovic (Cukaricki), Aleksandar Pesic (Toulouse), Slavoljub Srnic (Cukaricki), Filip Kostic (Stuttgart), Luka Milunovic (Platanias)

Sırplar, güçlü İspanya'yı deplasmanda devirerek turnuvaya adlarını yazdırdılar. Ancak şu anda 'mağdurum da mağdurum' modunda şarkısını söyleseler kimse ne yapıyorsunuz demez. Aleksandar Mitrovic, Luka Jovic (sakat), Danilo Pantic (cezalı), Lazar Markovic, Matija Nastasic and Filip Kostic gibi önemli isimlerden yoksunlar. Ayrıca U-20 Dünya Kupası'nda finale yükselen bir alt yaş grubunun cevherlerini hiç saymıyorum. Yine de önemli isimlerin kadroda bulunduğu ancak şanslarının pek fazla olmadığını belirtelim.

Yine yerel futbol kahramanlarından Mladen Dodic'in çalıştırdığı Sırp takımı, turnuvadaki en önemli kalecilerden birine sahip. Charlton'lı Marko Dmitrovic kaleyi koruyacak ancak yedeği Nikola Peric de çok önemli bir potansiyele sahip. Savunma hattında Cordoba'lı Pantic ve Toulouse'lu Spajic yer alacak. Özellikle Spajic'in yerde ve havadan fazlasıyla güven verdiğini, yeni Vidic lakabını (ben taktım) fazlasıyla hak ettiğini belirtelim. Beklerde ise Marko Petrovic ve Nemanja Petrovic, Sırplar'ın kanatlarını koruyan isimler olacak.

Orta alana baktığımız zaman tanıdık isimler görmek mümkün. Göbekte Dortmund'lu Milos Jojic'in yapacağı katkılar çok önemli. 4-2-3-1 düzeninde merkezden oyunu dikte eden yapısıyla hücumları şekillendiren Jojic, Djuricic ile birlikte takımın en üretken ismi. Onun partnerliğini ise Eskişehirspor'dan tanıdığımız Goran Causic yaparken, bu bölgedeki bir diğer alternatif ise Kayserispor'lu Srdan Mijailovic. Sol kanatta Luka Milunovic'in fizik gücü ve atletizminden, sağ kanatta ise Srnic'in çabukluğundan yararlanacaklar. Forvet arkasında ise Southampton'lı Djuricic'in yaratıcılığı, Sırp hücumlarının kalbini oluşturacak. En uçta ise Toulouse ile çok önemli goller kaydeden ve tipik bir 9 numara özelliklerine sahip genç yetenek Aleksandar Pesic yer alacak.

Sırplar'ın bu turnuvadaki şansı bir hayli düşük, gruptan çıkabilirlerse önemli bir iş başarmış olacaklar. Özellikle Stuttgart'ta yorucu bir sezon geçiren Filip Kostic'in takımdan izin koparamaması, Sırplar'ın belini bir hayli büktü. Kişisel önerim, Sırp takımının stoperi Spajic'i dikkatli gözlerle izlemeniz.

B GRUBU

PORTEKİZ

Kadro

Kaleciler: Jose Sa (Maritimo), Daniel Fernandes (Osnabruck), Bruno Varela (Benfica).

Savunma: Tiago Ilori (Liverpool), Paulo Oliveira (Sporting), Raphael Guerreiro (Lorient), Joao Cancelo (Valencia), Tobias Figueiredo (Sporting), Federico Venancio (Vitoria).

Orta saha: Ricardo Esgaio (Sporting), William Carvalho (Sporting), Rafa Silva (Braga), Sergio Oliveira (Porto), Bernardo Silva (Monaco), Ruben Neves (Porto), Ivan Cavaleiro (Sporting), Toze (Porto), Joao Mario (Sporting).

Hücum: Goncalo Paciencia (Porto), Iuri Medeiros, Carlos Mane (Sporting), Ricardo Horta (Malaga), Ricardo Pereira (Porto)

Takım Analizi

Hollanda'yı 2-0 ve 5-4 ile darmaduman edip turnuvaya katılma hakkı kazanan Portekiz'in başında eski milli sol bek Rui Jorge bulunuyor. Turnuva süreci boyunca 4-2-3-1 ve Portekiz'in klasik düzeni 4-3-3'ü uygulamaya koyan Jorge, 4-1-2-1-2 yani diamond düzenine geçiş yaptı ve takımın üst seviyedeki merkez orta saha oyuncularından alacağı verimi optimize etmeye takımı ikna etti.  

Takımın kalesini Maritimo'lu Jorge Sa'nın koruması kuvvetle muhtemel. 4-1-2-1-2 sistemini ele aldığımız zaman bek ve iç oyuncularına binen yükün arttığını gözlemlemek çok da zor olmasa gerek. Bu bağlamda çok dinamik iki hücum bekine sahipler. Sporting'li Esgaio sağdan, Lorient'li Guerreiro ise soldan yapacağı bindirmeler ile Portekiz hücumunun göz ardı edilmemesi gereken hücum silahlarından birini oluşturacaklar. Savunmanın ortasında ise Tiago İlori ve Paulo Oliviera görev alacak. Liverpool seviyesine kadaar yükselen ve dönem dönem şans bulan Ilori, kabuğunu üzerinden bir türlü atamadı ve beklenen gelişmeyi gösteremedi. Özgüvenini yeniden kazanması adına çok önemli bir turnuva. Oliviera da 24 yaşına geldi (yukarıda bahsettiğimiz kural) ve savunmaya fiziksel güç ile tecrübe departmanlarında katkıda bulunacak. Sağ bekte Valencia'li Cancelo'yu da görebiliriz, o da benzer katkıları yapabilecek potansiyelde.

Orta alanda kesici rolü üstlenecek isim William Carvalho olacak ama Porto'da çok iyi bir sezon geçiren Ruben Neves de bu role aday. Kısacası ön libero pozisyonunda sorun yaşamalarını beklemiyorum. İlk maçta Ruben Neves'in forma şansı bulma ihtimali daha yüksek, zira Carvalho 3-4 gün önce Ermenistan karşısında A Milli seviyede görev aldı. İç pozisyonlarında Sergio Oliviera ve adı Fenerbahçe ile de anılan Joao Mario'nun görev alması yüksek olasılık. Joao Mario'yu listeye yazmak bedava ama yolunun buralardan geçmesine ihtimal dahi vermiyorum. Teknik, soğukkanlılık ve fizik gücün mükemmel bir kombinasyonu olan Mario, Portekiz orta alanının iki yaratıcısından biri olacak. Forvet arkasında da Monaco'lu Bernardo Silva'yı izleyeceğiz ki, turnuvada Domenico Berardi ve Harry Kane ile beraber en çok sivrilen oyuncu olmasını bekliyorum. Onu sahada izlerken Messi'yi izliyor gibi olacaksınız, bu bağlamda oyuncu özelliklerini de tahmin edebilirsiniz. Portekiz tüccarı Jorge Mendes'in adamı, bu da onu birkaç sene sonra çok değerli bir oyuncuya dönüştürecek. Cavaliero ve Toze'nin de oyunun sıkıştığı bölümlerde çok önemli katkılar yapabilecek potansiyelde olduklarını belirtelim.

Hücum hattında Mane ve Pereira'yı izleyeceğiz. Aslında Porto'lu Paciencia haricinde genellikle daha dinamik bir ön alan görüyoruz. Özellikle Mane'nin bire birdeki becerisi takımın kalanıyla da birleştirdiğimiz zaman, durdurması çok güç bir Portekiz hücumu oluşturuyor. Ben tercihimi Ricardo Horta ve Mane ikilisinden kullanırdım şahsen ancak Horta biraz daha geri planda kalmış gibi duruyor. Yine de şans bulması halinde bir gözünüz onda olsun derim. Çok çabuk ve yaratıcı bir oyuncu, üst seviye tecrübesi arkadaşlarına oranla hiç de fena sayılmaz.

Özetlemek gerekirse herkese karşı gol bulma ihtimali olan, hücumdan taviz vermeyen bir Portekiz takımı izleyeceğiz. Bu bağlamda savunma konsantrasyonlarını yukarıya çektikleri takdirde, turnuvanın ciddi favorilerinden biri haline gelebilirler. Bernardo Silva başta olmak üzere; Carlos Mane, Joao Mario ve Ricardo Horta izlenmesi gereken isimler. İki beki de gözden kaçırmayın, kaçabiliyorlar.

İTALYA

Kadro

Kaleciler: Francesco Bardi (Internazionale), Marco Sportiello (Atalanta), Nicola Leali (Juventus).

Savunma: Matteo Bianchetti (Verona), Cristiano Biraghi (Internazionale), Davide Zappacosta (Atalanta), Stefano Sabelli (Bari), Daniele Rugani (Juventus), Alessio Romagnoli (Roma), Federico Barba (Empoli), Armando Izzo (Genoa).

Orta saha: Cristian Battochio (Watford), Federico Viviani (Roma), Lorenzo Crisetig (Internazionale), Daniele Baselli (Atalanta), Marco Benassi (Torino), Stefano Sturaro (Juventus), Danilo Cataldi (Lazio).

Hücum: Andrea Belotti (Palermo), Domenico Berardi (Sassuolo/Juventus), Federico Bernardeschi (Fiorentina), Marcelo Trotta (Avellino) and Simone Verde (Torino).

Turnuvanın bir diğer gizli favorisi de İtalyanlar. Luigi Di Biagio yönetimindeki İtalyanlar, 2013'ün intikamını almak için buradalar. Slovaklar'ı rahat eleyerek final biletini aldıklarını da söyleyelim.

İtalyan anlayışına biraz zıt olsa da, çok iyi bir hücum takımına sahip olduklarını ilk olarak belirtelim. Çok iyi bir 4-3-3 şablonuna sahipler ve zaman zaman 4-2-3-1 ile defansif yerleşimi de iyi sağlıyorlar. Kaleyi Inter'li Bardi koruyacak. Yeni Buffon arayanlar fazla uzağa gitmesin, 15 sene kale ona emanet. Savunmanın ortasında liderliği yapan isim Rugani. 4 yıldır kola içmiyor, o derece büyük profesyonel. Yerden havadan kolay kolay geçit vermez. Partneri de bir başka yıldız adayı, isminden de belli olduğu üzere Roma'lı Romagnoli. Sol bekte yine Inter'li Biraghi, sağda ise Atalanta'lı Zappacosta. Kale gibi bir savunma.

Orta alanda Crisetig-Sturaro-Baselli üçlüsü merkezde görev almaya yakın. Bu üçlünün son derece dinamik ve üretken olduğunu söylemek mümkün. Gol gereken dakikalarda forvet arkasında yer alan isim Bernardeschi olacaktır. Fiorentina'lı genç yıldız, Guiseppe Rossi ve Mario Gomez'in sakat olduğu dönemlerde ileri uçta fazlasıyla görev aldı ve performansı hiç de fena değildi.

Sol kanatta Watford'un genç yeteneği Battochio'nun hızı ve yeteneği fazlasıyla işe yarayacaktır. Sağda ise turnuvanın en önemli 2-3 yeteneğinden biri Domenico Berardi yer alacak. Son 2 iç saha maçında Milan'a 7 gol kaydeden Berardi, stil olarak Arjen Robben'i fazlasıyla andırıyor. En uçta ise Andrea Belotti ile Simone Verde arasındaki forma savaşında, Belotti'nin 'yol ver de geçem' demesi ve formayı kapması mümkün. Son derece dinamik ve savaşçı bir oyuncu olduğunu belirtelim.

İtalyanlar grup aşamasını lider tamamlamayı başarırlarsa, Almanya ile finalde karşılaşmaları beni şaşırtmaz. Gizli favori konumundalar, fazlasıyla başarıya açlar. Bardi, Berardi ve Rugani'yi dikkatle izlemenizi öneririm.


İSVEÇ

Kadro

Kaleciler: Patrik Carlgren (AIK), Jacob Rinne (Orebro), Andreas Linde (Molde).

Savunma: Emil Krafth (Helsingborgs), Alexander Milosevic (Besiktas), Filip Helander (Malmo), Ludwig Augustinsson (Copenhagen), Oscar Lewicki (Malmo), Joseph Baffo (Halmstads), Sebastian Holmen (Elfsborg), Pa Konate (Malmo).

Orta saha: Oscar Hiljemark (PSV), Abdullah Khalilil (Mersin), Arber Zeneli (Elfsborg), Kristoffer Olsson (Midtjylland), Simon Tibbling (Groningen), Robinn Quaison (Palermo), Simon Gustafsson (Hacken).

Hücum: Branimir Hrgota (Monchengladbach), John Guidetti (Manchester City), Isaac Kiese Thelin (Bordeaux), Mikael Ishak (Randers), Sam Larsson (Heerenveen).

İsveç, turnuvanın kesinlikle renk atan ekiplerinden biri olacaktır. Fransa'yı 2-0'ın rövanşında 4-1 ile elediler ve inanılmaz bir başarıya imza attılar. Hakan Ericson'un öğrencileri peri masalını Çek Cumhuriyeti'nde devam ettirme peşinde.

Kalede Patrik Carlgren güven veriyor. Turnuvanın en başarılı kaleci performanslarından birine imza atması bekliyorum. Savunmanın gediklisi Emil Krafth kadroda yer almıyor ki bu onlara ciddi bir sıkıntı yaşatabilir. Savunmanın ortasında Beşiktaş'lı Milosevic agresiflik katarken, Helander de hava hakimiyetiyle destek olacak. Bekler Augustinsson ve Konate'den gelecek katkılar da önemli.

Orta alanı incelediğimiz zaman, önemli ve tanıdık isimler karşımıza çıkıyor. Özellikle göbekte PSV'li Hiljemark'ın vereceği savaş, takımın kaderini doğrudan etkileyecek. Yanında ise daha defansif bir rolde Malmö'lü Oscar Lewicki'yi göreceğiz. Onların da önünde kanatlarda gibi gözükseler de daha merkezcil bir ikili, Mersin'li Khalili ve Palermo'lu Quaison yer alacak. Elfsborg'lu Arber Zeneli de izlediğim kısa süreli görüntülerde çok önemli bir potansiyel olduğunun izlenimini verdi.

Hücum hattı ise İsveç'in kalbi. City kumaşı da bulunan Celtic'li Guidetti çok iyi bir sezonu geride bıraktı ve formda geliyor. Sol ayağıyla yaratacağı işlere İsveç'in çok ihtiyacı var. Partnerliğini ise Bordeaux'lu Isaac Thelin yapacak. Tarz olan Belçikalı Christian Benteke'yi andıran Thelin, her açıdan gol yapabilme ve yırtıcılık meziyetlerine sahip. Kısacası tam bir golcü. Alternatif olarak ise Mönchengladbach'lı Hrgota yer alacak.

İsveç, turnuvanın en zorlu grubunda yer alıyor ancak şanslarını sonuna kadar zorlayacaklardır. Fransa'yı eleyerek buralara geldiklerini ve pes etmeyen bir yapıda olduklarını söylemek zor değil. Kaleci Carlgren ve forvet Thelin'i dikkatli gözlerle izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.


İNGİLTERE

Kadro

Kaleciler: Jack Butland (Stoke City), Jonathan Bond (Watford), Marcus Bettinelli (Fulham).

Savunma: Calum Chambers (Arsenal), Luke Garbutt (Everton), Ben Gibson (Middlesbrough), Carl Jenkinson (Arsenal), Michael Keane (Burnley), Liam Moore (Leicester City), John Stones (Everton), Matt Targett (Southampton).

Orta saha: Tom Carroll (Tottenham Hotspur), Nathaniel Chalobah (Chelsea), Will Hughes (Derby), Jake Forster-Caskey (Brighton and Hove Albion), Jesse Lingard (Manchester United), Ruben Loftus-Cheek (Chelsea), Alex Pritchard (Tottenham Hotspur), Nathan Redmond (Norwich City), James Ward-Prowse (Southampton).

Forvet: Saido Berahino (West Bromwich Albion), Harry Kane (Tottenham Hotspur), Danny Ings (Burnley).

Takım Analiziİngilizler yine umutlu, yine heyecanlı. Üst kategorilerde major hayal kırıklıklarının adresi İngilizler, bu sefer heyecanlanmakta biraz haklı çünkü turnuvadaki en potansiyelli isme sahipler. Aslında çok iyi bir jenerasyona sahip olsalar da, bu yaş grubundaki oyuncuların önemli bir kısmı Çek Cumhuriyeti'nde olmayacak. Luke Shaw, Phil Jones, Ross Barkley, Alex-Oxlade Chamberlain, Jack Wilshere ve Raheem Sterling gibi çok önemli isimler turnuvaya getirilmedi. Hırvatlar'ı 2 maçta da devirerek turnuvaya katıldıklarını belirtelim.

90 Dünya Kupası'nda yarı finalden dönen İngiliz Milli Takımı'nın stoperi Stuart Pearce'ın temellerini attığı ekibin çalıştırıcılığını Gareth Southgate yapıyor. Kendisine M'Boro döneminde Tuncay'ı kesip Aliadiere'i oynattığı gerekçesiyle kılım. Ancak güzel bir takım yarattığını da söyleyeyim.

Takımın kalesini Stoke City'li Jack Butland koruyacak. Savunmanın sağında Arsenal'li Jenkinson, solunda ise Everton'lı Garbutt yer alacak. Orta ikili ise John Stones ve Ben Gibson'dan oluşacak. John Stones'un savunmaya liderlik eden isim olacağını, Ben Gibson'ın da Karanka yönetimindeki Middlesbrough'da fazlasıyla geliştiğini notlarımıza ekleyelim. Matt Targett de sol bek pozisyonu için hazır kıta, önemli bir alternatif. Arsenal ile çok başarılı bir sezon geçiren Calum Chambers, nedense çok fazla tercih edilmiyor.

Orta alanda merkezde kesici rolde Chelsea'li Chalobah yer alacak. Yanlarında ise Tottenham'lı Carroll ve Southampton'lı Ward-Prowse'u izleyeceğiz. Özellikle Carroll'ın top ile olan ilişkisi ve anahtar pas becerisi son derece üst düzeyde. Ward-Prowse'un da duran top departmanında yeni David Beckham olduğunu söylemek gayet mümkün, zaten hep birlikte göreceğiz. Will Hughes ve Ruben Loftus-Cheek de zaman katkıda bulunan isimler olacaktır.

Hücum üçlüsü ise son derece yetenekli. Sağ kanatta Norwich'li Redmond'ı izleyeceğiz. Premier Lig deneyeimi de bulunan genç yıldız adayı, bire birde rakibini karşısına aldığı anda çaresiz bırakıyor. Sol kanatta WBA'lı Saido Berahino yer alacak. Elemelerde çift haneli gol adedini yakalayan Berahino da çok iyi bir sezonu geride bıraktı. En uçta ise İngiliz futbolunun umudu, bir fenomen Harry Kane. Takım sıkıştığı anda yapabildiklerini, Chelsea ve Arsenal maçlarında ispatlayan Tottenham'lı yıldız, sezonu tüm organizasyonlarda toplam 31 golle kapattı. Onun alternatifi ise Liverpool ile anlaşan Danny Ings.

İngilizler her zamanki gibi yüksekten uçuyor, favori lafları dolanıyor. Şunu bir türlü öğrenemediler. Ancak her şeye rağmen şampiyon olmaları durumunda kimsenin büyük bir sürpriz olarak algılamaması gerek. Kişisel önerim James Ward-Prowse ve Tom Carroll'ı dikkatli gözlerle izlemeniz.

Furkan Sümbül

Twitter: furkan_sumbul

zondag 24 mei 2015

u20 dünya kupası 2015



laf sokmasam ben ben olmazdım. bu turnuvadan türkiye'de kaç takım haberdar bilmiyorum. kapılarına kadar gelen u20 dünya kupasını kaçıran takımların bulunduğu bir ülkenin futbol ortamından bahsediyoruz. belki şimdi mecbur kaldıkları için izlemeye başlamışlardır bu tarz görece daha ucuz futbolcu edinilebilecek müsabakaları. grup grup çok fazla lafı dallandırıp budaklamadan bilgi vermeye çalışacağım.

turnuva yine klasik, 24 ülkenin katıldığı, 6 tane dörtlü grubun olduğu ve sonunda 16 takımın üst tura çıktığı formatta oynanacak. yeni zelanda'da oynanacak ve inanılmaz bir saat farkı söz konusu. maçları nasıl izleyeceğimi kara kara düşünüyorum mesela bir süredir. uykusuz gecelere talim. grup grup gidelim, net bir şekilde anlaşılır olsun.



a grubu

turnuvanın uzak ara en kötü grubu sanırım. buradan maç izlemeyin desem belki ağır olur ama böyle gerçekten. yeni zelanda, abd, ukrayna ve myanmar'dan oluşuyor. myanmar'da futbol mu var diye sormanız normal, ben de varolduğunu yeni öğrendim. ukrayna bu turnuvaya avrupa şampiyonası grubunda üçüncü olarak geliyor. takımda ukrayna dışından gelen tek bir oyuncu dahi yok ve bir dönem ısrarla fenerbahçe'ye ''satılmaya'' çalışılan artem radchenko da kadroda yok. en önemli isimlerini sol bek eduard sobol olarak nitelendirmek mümkün. 

yeni zelanda ise ev sahibi kontenjanından turnuvaya dahil. kadroda a milli geçmişi olan 6 futbolcu var (hoş, o ülke için bu genel olarak bu veriyle algılanan anlamı taşımıyor) ve kadronun genel kalibresi oldukça düşük. abd ise kuzey amerika'da play-off oynayarak geldi. takımda a milli olan iki oyuncu var (rubio rubin ve emerson hyndman). direkt olarak göze batan ilk oyuncu ise almanya yerine tercihini abd'den yana kullanan arsenal'lı büyük yetenek gedion zelalem. çok önemli bir eksikleri var, o da kuzey amerika şampiyonası'nı domine eden romain gall. myanmar ise asya u19 şampiyonası yarı finalisti olarak geliyor. chelsea'nin efsanevi scoutu piet de visser'in bile ''ora nere lan'' diyeceği bir ülke, hiçbir şey bilmiyorum onların futboluna dair maalesef. bilene de ''vay arkadaş'' diyerek aval aval bakarım.



b grubu

bana göre turnuvanın net favorisini bulunduran grup. güney amerika şampiyonu arjantin. hemen hemen tam kadro ile gelen arjantin'de en önemli isimler riverlı emanuel mammana ve sebastian driussi'nin yanı sıra atletico madrid'in yeni prensi angel(ito) correa. 3-5-2/4-3-3 geçişkenliği üzerine oyun kuruyorlar ve izlemesi gerçekten çok keyifli. avrupa yarı finalisti avusturya ise en önemli ismi sinan bytyqi'den (hayır nüfus memuru klavyeye oturmadı) yoksun, ağır sakatlandı ve sezonu kapadı. gana ve panama ile rekabet edecekler. gana'da parmak ısırtacak bir orta saha var değerli takipçilerim. birkaç gün evvel trajik hikayesini yazdığım godfred donsah'ın yanı sıra 2013'te de efsane top oynayan clifford aboagye var. gana yine ganalığını yapar ve yine bir alt yaş turnuvasında dikkat çeker. son takım ise panama. kapalı kutu. kuzey amerika'da final oynayıp kaybederek geldiler. 97'li ismael diaz o seviyelerde yaşı ufak olmasına rağmen dalga geçer gibi top oynayıp skor yapıyor, panama dely valdes'ten sonra yeniden bir ihraç yapabilir. izleyin derim.



c grubu

c grubu daha keyifli bir grup mesela ilk ikisine göre. önce en az şey ifade eden ama tuhaf bir takım olan katar ile başlayayım. katar ağırlıklı olarak aspire akademisi mezunu oyuncularla geliyor. bunlar dağılmış vaziyette şimdi. devşirme de var aralarında, örneğin takımın en çok prof maça çıkan futbolcusu serigne thiam. o da aspire mezunu ve bir senegalli. katar asya şampiyonu olarak geliyor, çok da yabana atılmamalı. güney amerika ikincisi kolombiya ise a milli kadroyu da gören rafael borre önderliğinde geliyor turnuvaya. alvaro montero gibi inanılmaz bir kalecileri var ve her yıl her jenerasyon olduğu gibi yine atletizm patlaması yaşayan bir takıma sahipler. herkese ters gelirler, bazen kendilerine de. portekiz avrupa ikincisi ancak u21 avr. şampiyonası ve u19 elit tur (potansiyel avrupa şampiyonası) sebebiyle tam kadro gelemiyorlar. kadronun en dikkat çeken oyuncusu lille'in m.city'den kiraladığı marcos lopes. portekiz'in santrfor sorununa derman olabilecek andre silva da kadroda. romario balde'nin olmaması üzdü ama gonçalo guedes var en azından, onunla yetineceğiz. afrika ikincisi senegal'i ise tipik fiziğe dayalı, oyun disiplini düşük afrika takımı olarak nitelendirebiliriz. ortalama üstü yetenekleri var, hepsi o.



d grubu

bu grubun maçlarını benim kaçırmam imkansız. grubu duyarsanız siz de seversiniz. en düşük profilli takım mali. afrika dördüncüsü ve aslında alassane diallo ve diğerleri olarak sınıflandırılır. mali ve u20 deyince aklıma yarısaha dönemimde u20 dünya kupası projemizde mustafa arslan'ın (diğer namı tottiblog) malili bir oyuncuyu yazarken nuh nebiden kalma bir makine ile çekilen 2 piksellik bir fotoğrafı kullanması geliyor. başka kaynak yok çünkü, öyle bir ülke orası. o yazılan adamı turnuvaya getirmemeleri ayrı hikayeydi. bu kez bahsettiğim diallo geliyor. yanında elazığsporlu hamidou traore var. işleri yine de çok zor çünkü grup gerçekten inanılmaz kazık. 

öncelikle kuzey amerika şampiyonu meksika ile başlayalım. pachuca'nın bombası hirving lozano'nun yanı sıra alejandro diaz ve erick gutierrez gibi hatrı sayılır yeteneklere sahipler. zaten meksika bu yaş grubunda her zaman iyidir. hatta bu yaş grubunun kısmen yer aldığı u17 dünya kupası'nda iki yıl önce final oynadılar. sağ bek erick aguirre de güzel adamdır mesela. ondan sonra gelelim futboldaki manevi ülkem sırbistan'a. chelsea'ye gideceğinden partizanla sözleşme sorunu yaşayan ve aylarca oynamayan danilo pantic kadroda yok. keza anderlecht'in mitrovic'i u21 için bırakmamasından dolayı %99 oraya gidecek olan luka jovic de u20 dünya kupası'nda yok. ama yine de çok iyi kadro var. iki tane a milli deneyimi yaşamış oyuncu var, kaleci predrag rajkovic ve kanat forvet andrija zivkovic. (fm severler eklesin). bunun yanı sıra özel listemde yer alan mijat gacinovic ve 1997 doğumlu kule ivan saponjic'i şiddetle kenara yazmanızı öneririm. ben yazdım. 

son olarak güney amerika üçüncüsü uruguay. güney amerika futboluna ve dünya futboluna önemli mesajlar verip ufakça damga vuracak bir potansiyel var kadrolarında, gaston pereiro. 1.90'a yakın, gayet kuvvetli ama inanılmaz yumuşak bilekleri var. onun yanı sıra roma'nın yeni prenslerinden kevin mendez, çiçeği burnunda villarrealli franco acosta, atom karınca mauro arambarri ve bonus kafa stoper mauricio lemos benim gözümde standartüstü oyuncular. ayrıca dünyanın en iyi orta yapan oyuncusu facundo castro ve deli fişek kanat oyuncusu rodrigo amaral'ı da kenara yazalım.



e grubu

burada öncelikle kuzey kore'nin komünist rejimine lanet okumak istiyorum. sayelerinde sıfır bilgiye sahibiz oyunculara dair. 2013'te fidel'in kübasının u20 takımı vardı ama onu concacaf'ın görüntüleri sayesinde net takip etmiştik. aklıma gelmişken, çok beğendiğim maykel reyes'in ne olduğunu takip edemiyorum mesela artık. bu grupta kuzey kore var ve benim için tam pandora'nın kutusu, içinde ne olduğunu da bilmiyorum. avrupa'dan gelen macaristan'ın da görece daha düşük kalibreli bir kadrosu var. uzak ara en çok dikkat çeken adamı red bull leipzig oyuncusu ve a milli görmüş zsolt kalmar. 

u17'de dünya şampiyonu olan ve o kadronun iskeletini u20'ye taşıyan nijerya aslında fizik gücün artık net ağırlık unsuru olmadığı bir futbol arenasına geçişin özeti olabilir. 17 yaş altında kuvvetle domine edip taktiksel unsurlara ağırlık verilen yaş grupları (ve üstyapı) üzerinde düşüşe geçen ekoller bunlar. nijerya kadrosu yine epey keyifli ama. sağ bek musa muhammed'i beşiktaş hala belirsiz sebepler sebebiyle transfer etmemişti. pişman olmamalarını umuyorum. yeni enyeama dele alampasu dışında kıskandıracak kısım hücum hattı. benim uzun zamandır gördüğüm en yetenekli afrikalı futbolcu olan kelechi iheanacho burada mesela. city boşuna kapmadı. ayrıca granadalı isaac success, tottenhamlı musa yahaya ve gent'i şampiyonluğa taşıyan moses simon da burada. 

son olarak alexandre gallo'ya selamlarımı söylemek istiyorum. gerson, lucas evangelista, thalles, gabriel barbosa, nathan, thiago maia ve walace gibi futbolcuları dışarda bırakmıştı kadroyu açıklarken. zaten u20 güney amerika şampiyonası'ndan sebep uyuz olmuştum brezilya'nın beceriksiz teknik direktörüne. kadro açıklandıktan sonra da kovuldu zaten bu arkadaş. takım rogerio micale ile geliyor turnuvaya. bragalı danilo, unitedlı andreas pereira ve corinthianslı malcom kabaca dikkatimi çeken isimler. santoslu sol bek caju'yu da ayrı beğenirim. ama iskeleti bu denli değişen ve yeni hocayla gelen bir takımdan başarı beklemek bence biraz hayalcilik.



f grubu

en mantar ve en bilinmeyenli ikinci grup. bir kere almanya bu gruptan çok ciddi aksilikler olmazsa yürüye yürüye çıkar. zaten avrupa şampiyonu olarak geliyorlar. süper potansiyel davie selke'ye red bull leipzig'den izin çıkmadı ama o yokken bile iyi kadroları var. levin öztunalı, julian brandt ve niklas stark gibi bundesliga düzeyinde net süreler almış oyuncuları var. ayrıca benficalı hany mukhtar ve 1860 münihli julian weigl'ın isimlerini KOCAMAN biçimde yazalım, bunlar güzel adamlar. özbekistan 2 yıl önceki kadar iyi bir kadroya sahip değil. savaşır didinir ederler ancak çok vaatkar değiller. zabikhillo urinboev ismi not edilmeli ama yine de. okyanusya şampiyonu fiji'ye dair de pek bir şey söylemek mümkün değil. 2 yıl önce yeni zelanda'nın maçlarını piknik'te kayda alınan anıları hatırlatan açılardan izlemiştik. bu yıl o bile yok. son olarak, honduras. kuzey amerika'da play-off oynayıp geldiler. iki önemli isimden bahsedebilirim. alberth elis ve bryan rochez. ikisi de forvet ve almanya dışındaki maçlarda özellikle büyük görevler düşecek bunlara.

nerede, kaçta, ne zaman?

29'u 30 mayıs'a bağlayan gece başlıyor. maç saatleri 04-07-10 arasında değişse de bazen 08'e de maç verildiği oluyor. benim bildiğim kadarıyla bazı maçları trt yayınlayacak, kalanına internet yayınlarına talimiz. final ise 20 haziran. tam fikstür için şu adrese başvurun. yerel zamana çevirme opsiyonu koymakla fifa iyi akıllılık etmiş. turnuva başlayana dek ve başladıktan sonra da ara ara burada laflarız, umarım yeterince turnuvayı tanıtabilmişimdir.


zaterdag 23 mei 2015

cevaplanacak bir soru var.





uefa avrupa ligi şampiyonu yeni sezondan itibaren şampiyonlar ligi bileti alacak. yalnız konuya dair çok fazla bilgi kirliliği var. yok şu turdan girecek, yok direkt kalacak, her kafadan ses çıkıyor. durumu dilim döndükçe izah etmeye çalışacağım.

şampiyonlar ligi şampiyonu olan takımın liginde de doğrudan ş.ligi bileti alacak neticeyi elde ettiğini varsayalım. o durumda avrupa ligi şampiyonu da her türlü gruplara kalacak. şampiyonlar ligi şampiyonu olan takım ''şampiyon olamayanlar'' kısmından eleme turuna (play-off!) kalırsa ise durum değişiyor. ş.ligi şampiyonu gruplara kalırken avrupa ligi şampiyonu ise o takımın play-off'lardaki yerini alıyor. bunun meali nedir biliyormusunuz? avrupa ligi şampiyonu olan takım ş.ligi şampiyonu olan takımın ertesi sezonki hakkına çörekleniyor demek.

örnek vereyim, anlaması daha basit olur. barcelona lig şampiyonu oldu. ş.l şampiyonu da olduğu zaman avr.ligi şampiyonu otomatikman ş.l gruplarına kalacak. barcelona lig dördüncüsü olup play-off bileti almış olsaydı ise avrupa ligi şampiyonu ş.l gruplarına kalamayacaktı. ş.l şampiyonunun hakkı barcelona'ya geçecek, avrupa ligi şampiyonu olan takım da barcelona'nın play-off'taki yerini dolduracaktı.


daha fazla senaryo da var tabii. onları bir tablo içinde buluşturmakta fayda var.




















eskiden chelsea-tottenham örneğinde olduğu gibi değil artık durumlar. şl şampiyonu liginden şl bileti alamasa bile artık ülkelere maksimum takım sayısı gibi bir kota konmuyor. beş takıma da izin veriliyor. yukarıdaki tabloları okurken kafanızda örnek oluşturmanızı öneririm, öylesi daha kolay oluyor. peki ya avrupa ligi şampiyonu da doğrudan şl biletini liginden alırsa? o zaman şl şampiyonunun lig durumuna göre lig sıralamasında kaydırmalar meydana gelir. uefa bu tip konularda sürekli çorba yapmayı pek sever.

@oguzhann10

dipnot : uefa 2015-2018 ş.ligi statü kitapçığını şurada bulabilirsiniz.